Sevilen ve güçlü bir lider olup, halkları arkasından sürükleyen kişiler öldüğünde, ona bağlılık hisseden kişiler de darmadağın oluyor. Buna tipik bir örmek, yakın çağımızda yaşayan rahmetli Turgut Özal’dır. İyi bir liderdi. Partisini tek başına iktidara taşıdı. Ancak öldüğünde, o parti diye bir şey kalmadı, partisinde onun yerini dolduracak liderde bulunamadı.
Moğollar grubu ve rahmetli Barış Manço iyi bir müzik grubu
idi. Hala yaptıkları parçalar zihinlerde ve dinleniyor. Barış Manço öldü ve
Moğollar grubu hala yaşıyor. Ancak, o grup ne şarkı üretiyor ne de popülerliği
var. Yeni nesil belki de adını bilmiyor.
Her akımın lideri, yaşadığı zamanda halkının her şeyiyle
teslim olduğu ve heyecan verdiği özgürlüğü coşkuya yaşatıyor. İster siyasi,
isterse medyatik ister sosyal alanda olsun bu izler unutulmuyor ama yenileri o
taşın üstüne yeni bir taş da koyamıyor.
1970 li yıllara damga vuran Kemal Sunal filmleri, hemen her gün
TV’lerde oynuyor ve hala izleniyor. Kimse, onlarca kez izlediği bu filmi tekrar
izlemem de demiyor ya da rahatsızlık duymuyor. Çünkü bu filmlere alternatif ne
konu var ne de aksiyon veya drama…
Liderler ölünce, onun ideolojicisi, duruşu, konuşması ve
fikirleri de ölüyor. Onu taklit etseler de, bu halka heyecan vermiyor. Yeni
fikirler, yeni ideolojiler üretilmiyor. Bunu yapmaya da kimse yanaşmıyor. Geçmişte konuştuğum opera sanatçısı ve sinema
oyuncu birisi bana şöyle demişti, “ Biz sanat üretmek için değil karnımızı
doyurmak için oynuyoruz ya da söylüyoruz! Türkiye’de gerçek sanatçı elle
gösterilecek kadar az.”
Yine başka bir tiyatro sanatçısı, “İkinci dünya savaşı
bittiğinde Almanya enkaz içindeydi. Alman sanatçılar oyunlarında bu enkazdan
kurtulabilmek adına her türlü senaryoyu oynamaya ve halka heyecan ve çalışma
azmi aşılamıştı. Bu yüzden Almaya bugünkü güçlü Almanya oldu…”
Bu örnekler o kadar çok ki… Dalında lider olmuş kişiler,
toplumu tanıyor, onların içinden çıkmış, vatanını seven insanlar. Özverili bir
şekilde çalışıyor ve karşılığını da maddi manevi beklemiyor. Bu düzeyde olan
insan sayısı da o kadar az ki… Aydınım diyen kişilerin kendi dalında karşılık
beklemeden ülkesinin refahı için ne yapabilirim diyerek verebileceği şeyler
var. Ben buna o aydın kişinin ülkesine verdiği zekât diyorum. Beki de, bu gönüllü
zekât müessesi çalışabilse, liderlere gerek kalmayacak, bu dilek ve istek
toplumda yaygınlaşacak ve yeni liderler aranmadan, toplum heyecanını olağan
halde, rekabete dayalı güçlü bağ ile tutacaktır.
Ben niçin bu özveride bulunayım diyen bir aydının yaşadığı
toplumda, bunu isteyen samimi liderler aranılıyor ve o lider öldükten sonra
ise, alternatifi bulunamıyor. Her şey maddiyat değil kuşkusuz. Öldükten sonra
adınızın anılması ve güzel yâd edilmesi, kıyamet kopana kadar ölümsüzleşmesi
istenilmeli, buna yeni nesil özendirilmelidir. Bu düşünceyle topluma verilen zekâtlar,
dünya barışının da önünü açacaktır.
Ben sefere çıkarım zafer Allah’ındır diyen ve övgünün tek
sahibinin Allah olduğunu bilen bu liderlerin hızla çoğalması dileği ve duasıyla…
Saffet Kuramaz