ÇÖL AKŞAMLARI
Bir kızıllık kaplar,ufukları yorgan gibi sarardı.Medine akşamlarının kokuları sonsuzu kucağında ninnilerle uyuturdu.Yusuf ' un zindanlarına Züleyha' nın zülfünden  aşk acısı damlardı sessizce.

Akşam perçemlerini salıverince,kızıllık ufuklara veda edip karanlıkları okşar yorgun sırtlarından.

Kızgın kumlar,çöl akşamlarının yakıcı rüzgarları,size ayak seslerini sormaya geldim.

Ve Medine ' de  yağmurlu bir gece vakti.İnsanların akın akın   mescide koştuğu,heyecana alışık şehir yolları.Bir kirlenmişlikle pörsümüş ruhların sızışına merhem olma saatleri.Sevgiliye koşma,başını kaldırmamacasına kapında aşka susayış anları.

Yağmurla beraber çekirge sürülerinin  mescitin bahçesine çöllerin kavruk dudaklarını,sevdanın ellerinde bukete davet etme iştiyaklarının son demi.

Şu altın renkli  sevgili güneş,parlaklığını O' nun nurundan mı aldın demeye geldim.Şu pırıl pırıl özlemle yanan minareler O' nun sesini duydunuz mu demeye geldim.Bana ne Amerika' dan ,İngiltere' den,içi boşaltılmış Paris aşıklar kentinden.Bana ne ruhumu sarmayan ipeklerin yumuşaklığından cazibedarlığından.Gerçek aşkla içimde tuttuğum,ağlarken boğazıma takılan sessiz yumrulardan.Yıllardır sensiz kalbimin kırık telleri adının harflerini sayıklar.

Yeşil kubbenin altında ayaklarım halsiz,gözlerim fersizsana geliyorum.Ebedi alemlerin gül kokuları geliyor,ruhum,bedenim ve saç tellerim sızlıyor köklerinden.Heyecanla dört nala atlar koşuyor  yüreğimde.Canevinde pişmiş sevdalar şaha kalkmak üzere.Durun ! Durun ! Sevdalarım,sakin olun  heyecanlarım.Dolu dizgin atlar yavaşlayın ,aşk acısı çeken  tavanaralarımdaki kavruk duygularım.Sevgiliye varmaya,makamında diz çökmeye geldim.Perişan şehrimin  günah küfesini de sırtıma yükleyerek geldim.

Huzurunda bir şafağa  özlem duyarım.Susarken  çatlak dudaklarımda seni ararım.Örtülü ızdırabımın yırtıklarında sen varsın sanırım.
" Sen olmasaydın ,sen olmasaydın kainatı yaratmazdım." Diyen sevgili Rabbi.Üzülme,ümidini yitirme,bir gün selamıma ses verir gül sesi.Layık değilim sürüne sürüne geldim,affa layık olmasam da.

Sırtımdaki  yüke bakmadan,kutsal mabedine  girdim.Kirlerimin ardına gizlediğim,hiç kimseye söylemediğim,söyleyemediğim,altından,yakuttan, daha da değerli isminin  yakıcı harflerini getirdim.Sultana sultanlık ,köleye kölelik yakısırdı.Sana hediye getiremedim.Şu paslanmış zihnimin tortularından başka.Bir kadeh aşk şarabından muaf dudaklarımın dualarını getirebildim.

Sandal ağacı tütsülerinde yazdığım hokkasında mürekkebi ağlayan divitimle  mektuplarımın ağıtlarını getirdim en kızılından sensizliğin acısıyla.

Her gün uzaklığın mesafelerinin öldürücü zehrini kuşanarak belime.

Yüzümü sürdüm,ellerim eşiğinde sımsıkı bir daha hiç bırakmamacasına ve gül kokunu nefesime hapsettim,ömrümce unutmamak istercesine.

Hiç bir diyar,hiç saray senin yanının sıcaklığını vermiyor,hiç bir akşam Medine akşamları gibi ısıtmıyor,kucaklamıyor  yüreğimi.Kar yelekli  ruhumu hiç bir sevgi ayaklandırmıyor.Geçitler dar sık boğaz ,sarmıyor mor desenli yaralarımı ,pembe merhemleriyle.

Hiralar inzivanın doruklarıyla sesini giyiniyor en yeşiliyle.
Zamanın ve mekanın boyut değiştireceği  başlar feda  kapına.
Gel deyip ,gel bu kapıda kovulmaz  ,horlanmaz ,seven der sevilen.
En çok sevilene ,en çok özlenene
Çöl akşamlarının yakıcı rüzgarlarıyla,en kavruk mektubumu sunuyorum.
Süheyla Altinkaya Turan
( Çöl Akşamlar başlıklı yazı Suheyla tarafından 24.10.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.