Şiirin Hikayesi



BENİ ÖP SONRA DOĞUR BENİ

Şimdi
utançtır tanelenen
sarışın çocukların başaklarında.

Ovadan
gözü bağlı bir leylak kokusu ovadan
çeviriyor o küçücük güneşimizi.

Taşarak evlerden taraçalardan
gelip sesime yerleşiyor.

Sesimin esnek baldıranı
sesimin alaca baldıranı.

Ve kuşlara doğru
fildişi: rüzgarın tavrı.
Dağ: güneş iskeleti.

Tahta heykeller arasında
denizin yavrusu kocaman.

Kan görüyorum taş görüyorum
bütün heykeller arasında
karabasan ılık acemi
- uykusuzluğun sütlü inciri - 
kovanlara sızmıyor.

Annem çok küçükken öldü
beni öp, sonra doğur beni.

Cemal SÜREYA

RUHUN ŞAD OLSUN BÜYÜK USTA.

Yüzdüğüm şiir ırmağında duyumsatan ölümsüz varlığın ki şiir adında bir hayat yaşamayı dilediğim ve şiir tadında duyumsadığım her yeni gün...

Rahmetle anıyorum ruhumun bekçisi iken yazmaya dair bitimsiz bir aşk ile yudumladığım her kelime.



Dip sancısı muğlâk gölgelerin yüklendiği,

Kerrat cetveli bildirgesi sakındığım sevdalardan

Mabedime damlayan:

Kuru sıkı ne çok ahkâm,

Derli toplu bir güncede dağınık aklın tecellisi

Ve soyut bir muhafaza:

Görünmezin indinde konuşlu yanılgıların

Sırtını sıvazladığım…

 

Beyhude yüreğin neferi,

Sıradan yalın ayak koşmalarım,

Sırasız bir ölüm mü yoksa arzuladığım?

 

Kadir bilmez kıymete düşkün yürek:

İhlâslı bir aşka kinaye yüklü

Hoyrat bir tokadı nakşetmek,

Sıradan bahanelerle tüketmek anbean:

Tüketilmişliğin şartlı tahliyesi, demek kadar aykırı

Susların mahremi.

 

Kayıtlı nifak tümcede,

Asılsız her ihbar,

Beşeri günahı yine depreşir en gizilde.

Batıl bir tehdit,

Edindiğim en kırgın tefekkür,

Muzdarip olmaksa kanıksamakla mütevellit

Bir gıybeti zan altında bırakan yanlış bir tahakküm.

 

Gülden ziyade gülmenin nahoş terk edilmişliği,

Derviş bildiğim yüreğin nizamı

Ki kırkı çıkmamış onca ikindi yağmuru

Ve mağlup olup da geçemediğim

Adam boyu yalnızlığın

Nirengi noktası tüm ihlalleri tek tümcede boykot ettiğim.

 

Ar, namus, ihsan ve derbeder bir mazlum:

Kadir şinas bir tınıda takılı aklım,

Beyhude bir rakım olduğunun farkındayım lakin…

Demelerin ötesinde yüz görümü bir muhabere benimki:

Kâh yalıtıldığım kâh aldatıldığım;

Muteber bir eksende kaykılmışlığı kadar

Hicap yüklü detone bir imgede çakılı onca hezeyan,

Rahmet biriktirdiğim avuçlarımda saklıyım işin aslı.

Görünmez bir kelamdan yansıyan,

Gök kubbenin eflatununda yürümek kadar da imkânsızı

İstiyorum bu akşam.

 

Bir kuş ürkekliğinde yaşarken

Esefle kınıyorum iç sesimi.

Sen de mi, demek olmamalı oysa yanılgım,

Sencileyin deyip de her yola koyulduğum

Ve koyultulmuş bir yürekte mabedin terennümü iken

Sefasını süremediğim o hazin hikâye.

 

Günlerden bugün, demekse en yorgun devinim,

Dünlerden hala medet bulmayı

Meziyet bildiğim akla zarar bir cürüm

Ve kayıtsızlığımın resmi yazdığım günbegün.

 

Hangi coğrafyada sürgünsem,

Sevmelere meyletsem koptuğum ilk cümlede

Ve yeniden doğsam Süreya’nın şiirinde:

Önce öpmediğim ama gömüldüğüm,

Sonraların ikilem yüklü taziyelerini buyur ettiğim

Ve konuşlu gölgem hanidir o izbe izlekte.

 

Annem: Aşkın resmi,

Yürek taammüden öldürüldüğünden beri,

Yine de eşkâlim katıksız bir rütbe

Paye vermezken karanlık gölgelere.

( Yeniden Doğsam Süreya'nın Şiirinde... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 21.10.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.