Gabrielle
Yalnız Adam, balkonlu
evin hiç açılmayan perdeleri ardında yaşanan ayrılığın, evi mesken tutmuş bir
fare yüzünden gerçekleştiğinden haberdar değildi. Bacağı kırıldıktan sonra
oğluyla birlikte ortadan yok olan kadının geri döneceğine dair pek umudu
kalmamıştı. Kadının kocasını her gece kafayı çekip yalpalayarak eve dönerken
gördükçe yaşanan mutsuzluğun nedenini daha çok merak eder olmuştu. Kocanın
takıldığı meyhaneyi tespit edebilirse bir akşam yanına oturup onu
konuşturabilmeyi umuyordu. Kafasında bu buluşmaya dair gerçekleştireceği eylemi
kurgulamaya çalışırken, televizyonundaki müzik kanalında çalınan eski Fransızca
şarkıları da dinliyordu. Jacques Brel, Edith Piaf,
Charles
Aznavour…
Charles Aznavour’in
okuduğu Mourir d'Aimer çalınırken dikkat kesildi.. Şarkı, 1968 - 1969 yılları
arasında Fransa'da siyasi ve sosyal anlamda büyük etkiler yaratmış sıradışı bir
aşk öyküsünü anlatıyordu.
1937 doğumlu Fransız
edebiyatçı, öğretmen Gabrielle Russier’in, kocası Abdullah 1960 yılında Cezayir
katliamını durdurmak için De Gaulle’e hitaben bir dilekçe yazınca Kazablanka
istasyon mühendisi olarak sürgün edilmişti. Marsilya'da Saint-Exupéry Lisesinde
çalışırken Gabrielle Russier, Mayıs 68 öğrenci olayları sırasında öğrencisi
Christian Rossi isimli gençle bir aşk yaşamaya başlamıştı. Bu aşk hikayesini
sıradışı kılan şeyse, Gabrielle Russier'nin o sırada 31 yaşında, Christian
Rossi'nin ise 16 yaşında olmasıydı. Olgun kadın öğretmen
ve çocuk yaşta bir öğrenci arasındaki bu aşk ilişkisine, oğlanın anne-babası
ilk başlarda karşı çıkmamışlardı. Sonradan ise oğulları için bu ilişkinin
geçici bir macera değil, ciddi bir tutku olduğunu görerek bu hoş görülerinden
vaz geçmişler, Gabrielle Russier hakkında "reşit olmayan bir çocuğun
istismarı" nedeniyle dava açmışlardı. Bunun üzerine Gabrielle ve Christian
ayrı ayrı Almanya'ya kaçmayı ve orada buluşarak hayatlarını sürdürmeyi
kararlaştırmıştılar. Ne var ki, Gabrielle 14 Nisan 1969 tarihinde Fransa'da
polis tarafından yakalanmış, Almanya’ya gidememişti. Yakalandıktan sonra ise,
Temmuz 1969'da yargılanarak bir yıl hapis
cezasına ve 500 Frank para cezasına çarptırılmıştı. O süreçte
okulundaki
görevinden atılmış bulunan Gabrielle için bu çok ağır bir darbe olmuş ve
bunalıma düşmüştü.
Hayatının çekilmez
olduğunu düşünmeye başladığında, 1 Eylül 1969'da henüz 32 yaşında intihar
ederek yaşamına son vermişti. Cenazesi Paris'te defnedilmişti. Bu sıradışı
aşkın Fransa'da politik anlamda da etkileri olmuştu.
Bu
öykü hakkında kitaplar yazılmış, 1970 yılında bu olayı konu alan Mourir d'Aimer
filmi çekilmişti ve bu filmde başrolleri Annie Girardot ve Bruno Pradal
paylaşmıştı. Film
vizyona girdiğinde 5,9 milyon kişi tarafından izlenmişti, bu o günün şartlarında
çok büyük bir başarıydı. Bu aşka dair şarkılar da bestelenmişti.
Charles
Aznavour'un - Mourir d'aimer şarkısından başka; Jean-Claude Chesneau – L'Amour
interdit 2, Serge Reggiani – Gabrielle; Christian Kaluc ve Roger Pouly -
T'aurais pu, Anne Sylvestre - Des fleurs pour Gabrielle Triangle - Élégie à
Gabrielle şarkıları da bu aşk için seslendirilmişti.
Yalnız Adam,
bilgisayarının klavyesi başına oturup, gazetenin magazin sayfası için bu aşk
öyküsüyle ilgili bir şeyler yazmaya niyetlenmişti ki, kapısının zili çalındı.
“Kim o?”
“Ben, ben…”
“Sen kimsin?”
“Ev sahibi Hassan,
Hassan...”
“Ha, Hasan Bey siz
misiniz?”
“Ben, ben!”
Kapıyı araladı. Altmış
beş yaşlarındaki cübbe giyinmiş sakallı, takkeli adamı gördü. Merakla sordu:
“Hayırdır inşallah
Hasan Bey, bir şey mi vardı?”
Hasan, az düşünerek,
“gasteci bey olum, benim senden şikayetim var!” dedi.
“Hayırdır inşallah,
nedir şikayet konusu?”
“Yahu bilmez misin,
ben üst katında oturuyum.”
“Ne olmuş üst katımda
oturuyorsanız!”
“Bu televisiyonun
sesini çok açıyosunuz. Gece boyunca dangur dungur… Bunun gürültüsünden Allah-u
Tealaya okuduğum sureleri, ettiğim duaları duyuramıyorum be evladım. El insaf!”
“Allah Allah! Allah,
aynı anda kendisine seslenen milyonlarsa sesini işitip anlıyor da, bir
seninkini mi anlamıyor?”
“Çıkardığın gürültü
sesleri gavurca olunca kafası karışıyordur, zahar.”
“Yahu Hasan bey,
haftada bir evine toplayıp hu çektirdiğin insanlar da sabahtan akşama kadar
gavurca anırıp duruyorlar! Biz bir şey diyor muyuz?”
“Tövbe tövbe!
Müslümanların okuduğu ayet-i kerimeler, getirdikleri tekbirler anırmak mı
olurmuş be gafil! Çabuk tövbe istifra et!”
“Yahu Hasan bey, sizin
yaptıklarınızın Müslümanlıkla filan alakası yok! Ne dediğinizi, ne okuduğunuzu
bilmeden bağırıp duruyorsunuz…”
“Bizim bilmemiz gerekmez.
Allah-u Tealanın lisanıyla okuyoruz her bir şey…”
“Yahu, o Arabın
lisanı!”
“Benim avrat dediydi,
bu oğlan televisiyonunda mütemadiyen gavur şarkıları çalmakta, mutlaka gavurdur
diye…Doğruymuş zahar! Bu evi sana verirken pek bir Müslüman evladı sandıydım
seni ya, yanılmışım demek… Ağnadığıma bakılırsa Müslümanlıkla pek
alakadar değilmişin. Vallaha sen bilin, yediyüze böle gonforlu bi başka ev
bulursan çık, taşın evimden. Yok, çıkmem, girdiğim daa altı ay oldu diyosan da
sana ev bin liradır bundan keli, başkaca bi şeyden de ağnamam ben…”
“Pekâlâ Hasan bey. Bir
çaresini düşünürüz bakalım…”
“Eyi... Ay başında bi
zahmet bin lirayı hazır et madem, hadi, allaısmarladık...”
“Güle güle!”
Onun arkasından kapıyı
kapatan Yalnız Adam, bilgisayarının başına oturup Fransa’da yaşanmış
Gabrielle& Christian çiftinin öyküsünü yazmak için kafasını toparlamaya
çalıştı. Yok! İhtiyar ev sahibi kafasını allak bullak etmişti. Kolunu masaya
dayayıp alnını avucuna koydu, neler yazabileceğini düşünmeye başladı. Birden
kafasına dank eden bir fikirle kendine geldi. Evet, gazetenin magazin sayfası
için beklenilen öyküde bu ev sahibini yazsa ne olurdu? Okuyucuyu hakkında
romanlar yazılmış, filmler çekilmiş bilinen bir aşk hikayesi yerine bu herifi
anlatan mizahi bir öykü daha cazip olmaz mıydı? Kararını verince yazmaya
başladı: “Apartmanın sahibi Hasan efendi, beş katlı apartmandaki dairelerin
hepsini teker teker dolaşarak kiracılarına memnuniyetsizliklerini bildirerek
kiralarına zam yapmalarını istiyordu…”
Nefes nefese kalarak
merdivenleri çıktıktan sonra üçüncü kattaki dairenin ziline parmağım bastı.
Biraz
bekledi, içerden şuh bir kadın kahkahası duyuldu. Sonra ayak sesi yaklaştı.
Kapı açıldı.
“Sabah şerifinen hayır
ossun Gabrielle hanımıfendi!”..
“Bonjur Hasan
beyefendiciğim, buyurun?”
“Christian bey evladım
yoh muydu?”
“Yok beyefendiciğim.
Biliyorsunuz o, Fransız kolejine gidiyor.”
“Tabi, tabi, sizin de
öğretmenlik yaptığınız şu lise mektebine gidiyor, bilmez miyim hiç!”
“Evet…”
“Hanımıfendi. Bi
görüşmeğe geldim sizlen.”
“Buyurunus, görüşelim.
İçeri geçinis.”
“Gocanız yok iken
günah olur, biz namus içün yaşayan mutasıp insanlarıs”
“Amaaan Hasan
beyefendiciğim, şurda komşu değil miyiz? Komşu komşuya günah mı olur, allasen?”
“Olmaz mı?”
“Olmaz elbet.
Buyurunuz, buyurunuz, lütfen…”
Kapı aralığından
çekilen Gabrielle ev sahibini evin salonunda oturttu. Kendisi de hemen yanına
ilişerek, “E? Ne arzu etmiştiniz Hasan beyefendiciğim? Bir arzunuz varsa
çekinmeden söyleyiniz.”
“Söyleyeyim Gabrielle
hanımefendiciğim.”
Gabrielle, onun
kibarlığından pek bir etkilenince uzandı, ak sakallarını okşadı. “Ayyy… Comment
gentil à vous, pour qu’un homme, je l’aime….” (Ne kadar kibar bir erkeksiniz
siz, böyle, bayıldım.)
Kadın gavurca bir şey
demişti; Hasan bey onun ne dediğini anlamasa da yılışmasına bakarak ona askıntı
olduğuna karar vermişti. “Diyeceğim şu ki, Gabrielle hanımefendiciğim siz
burada evladınız yaşında bir çocuk ilen ikamet buyurmaktasınız. Üstelik
gocanızlan aranızda resmi nikah akdi de yok imiş…”
“Ama Hasan
beyefendiciğim, kocam henüz on altı yaşında bir lise öğrencisi, ikimize henüz
resmi nikah düşmüyor.”
“Ama hiç nikahsız da
olmaz ki, Gabrielle hanımefendiciğim. Akşama Christian bey evladım teşrif
ettiğinde geleyim de aranızda bir imam nikahı akdedelim hiç olmazsa.”
“Aa… Olur mu öyle
şey?”
“Olur, olur…”
“Ama bis Katolik, yok
bisde imamın nikahı…”
“Ondan kolayı mı var?
Getirirsiniz bir kelimeyi şahadet.”
“Öyle olur mu?”
“Olur, olur…”
“İyi madem… Bu imam
nikahı, kaç para Hasan beyefendiciğim?”
“Amaaann… Gabrielle
hanımefendiciğim sizden de para alacak değiliz ya!”
“Para yerine başka bir
şey mi isteyecksinis yoksam?”
“Yok…Yüce rabbim
yazdıysa bozsun. Biz harama uçkur çözecek erkeklerden değilizdir.”
Gabrielle, onun bu
böbürlenmesine şuh bir kahkahayla karşılık verdi. Ona Fransızca, “Vous avez
votre pantalon baissé beaucoup masculinité aussi Amin ?”(Pantolonunu indirecek
kadar erkeklik var mı sen de ayol?) diye karşılık verdi.
Hasan bey, “gavurca
konuşmayın ki, anlayabileyim,” diye çıkıştı. “Buraya esas geliş sebebime
gelince… Gabrielle hanımefendiciğim, duydum ki, maaşınız bizim paraya tekabül
edince sekiz, on bini bulur imiş… Bu kadar çok maaş alır iken benim evimde yedi
yüz liraya oturmanız mübah mıdır? Bu ayın biri itibariyle aylık kiranızı bin
lira yaptım hanım efendiciğim…”
“Ama Hasan
beyefendiciğim…”
“Aması maması yok
Gabrielle hanımefendiciğim… Beğenmediyseniz, kendinize başka bir ev bulıup
çıkınız…”
“Sis bilirsinis Hasan
beyefendiciğimmm…”
“Hadi öyliyse,
ısmarladık... Christian bey evladım gelince kapıma gelip çağırıverin de, imam
nikahınızı kıyıvereyim. O bedava haa… Benden.”
Hasan efendi evden
çıkıp ensesini kaşıya kaşıya merdivenleri çıkmaya başladı. Hayatından oldukça
memnundu. Basamakları ağır ağır çıktı. Dördüncü kattaki dairenin kapısını
çaldı. Bir kız çocuğu açtı kapıyı. Hasan efendi kaşlarını çatarak, “Gizim!
Toktur pey evde mi?” diye sordu.
“Evde...”
“Az bi şey çığırıver!”
Küçük kız, içeriye
seslendi: “Baba!.. Kapıda bi dilenci var, seni istiyor!”
Bu laftan çok incinen
Hasan efendi, küçük kızı, “Dilenci senin babandır, piç kurusu!” diye azarladı.
Yalnız adam, yazmaya
ara vererek bir sigara yaktı, bakışlarını pencereden dışarı çevirerek balkonlu
eve doğru baktı.
(
Gabrielle başlıklı yazı
AliKemal tarafından
29.09.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.