HACI ALI PARIM

Hic düşündünüz mü bilmiyorum; psikologlar ya da psikiyatristler neden insanların çocukluk dönemlerini önemserler ?
Tedaviye başlamadan önce, sorunun kaynağına inip, hastanın geçmişte yaşadıklarını anlatmasını isterler, çünkü insanın geçmişte yaşadıkları,geleceğini şekillendirir.
      İşte bunun en güzel örneğini HACI ALİ PARİM' in yaşamında görebiliyoruz.
      1929 tarihinde Iğdır'da dünyaya geliyor, yokluk içinde ama mutlu bir çocukluk geçiriyor,ta ki 6 yaşına gelene kadar. Tam bir babaya ihtiyacı olduğu anda yetim kalıyor.Annesi onu ancak ilk okul üçüncü sınıfa kadar okutabiliyor, daha sonra Ali Parim minik adımlarla çalışma hayatına başlıyor.
20 Yaşına gelince her genç gibi vatani görevini yapmak için askere gidiyor.
Para öyle değerli ki ;her ay aldığı asker maaşını yemiyor, biriktiriyor ve cebinde tam 1 lira 75 kuruşla terhis oluyor.
''Bu parayla ne yapabilirim?'' diye düşündüğü bir günde, karşısına bir çoban çıkıyor elinde bir deriyle.
Çoban sıkışmış ve yalvarıyor '' Bak bu deriyi 2 lira 50 kuruşa satıyorum,n'olur bunu al!!'' diye.
Ali bey düşünüyor: '' Alayım şunu, belki birilerine satarım. Satamazsam da 1 lira 75 kuruş kaybederim, ne olacak sanki.''
Pazarlık yapıyor ve bütün parasını verip deriyi satın alıyor, sonra köye gelip hemen alıcı buluyor ve 2 lira 30 kuruşa satıyor.
     Bu, onun hayatının dönüm noktası. Bir yandan deri ticareti, diğer yandan da farklı alternatiflerle daha çok para kazanmanın yollarını arıyor.
Iğdır'da ilk lokantayı kuruyor.Her geçen gün daha da büyütüyor ticaretini .
Gözü tok, asla şımarmıyor ve içinde bir uhde var,bunu gerçekleştirmek için uygun anı  bekliyor: 
''Ben fakirlikten okuyamadım, yetim ve fakir çocuklara yardım edeceğim, onları okutacağım!'' diyor.
Şehirdeki yoksul ve yetim çocukların yeme , içme, barınma ve okul sorunlarıyla ilgileniyor.
Parayı vermekle kalmıyor bir baba şefkatiyle onları kucaklıyor ve takip ediyor. Okuttuğu çocukların birçoğu hepimizin tanıdığı ünlü ve başarılı insanlar olarak günümüzde topluma hizmet ediyor.
Tüm bunları yaparken gizliliği esas alıyor ve hem çocukların onuru kırılmasın, hem de hayır gizli yapılır düşüncesiyle hareket ediyor.
     90'lı yılların ortalarında terör bu toprakları kana bulamaya devam ederken, bir toplantıda günün Valisi konuşma esnasında: ''Bayrak asacak bir yerimiz yok, üstelik çocuklarımız ( bugünkü İlahiyat  Fakültesinin önünden) karşıdan karşıya geçerken ezilip can veriyor!'' diye yakınınca hemen oraya bir üst geçit yaptırıyor.
     Iğdır'ın yazın ne denli sıcak olduğunu hepimiz biliyoruz. O sıcaklarda esnafın ve oradan gelip geçenlerin su içebilmesi için Cumhuriyet caddesi' nin tam ortasına , bir örneğinin İstanbul Gülhane Parkı'nda olduğu ve Abdülhamit Han tarafından tasarlanan çeşmenin aynısını yaptırıyor.
Yoksullara yardım vakfı kuruyor.
Sonraki yıllarda değişen yönetimler birtakım gerekçelerle hem köprüyü, hem  çeşmeyi ortadan kaldırıyor, hem de vakfı kapatıyor.
Bütün bu olaylar ALİ PARİM'i elbette ki çok üzüyor ama yılmıyor.
Bu kez daha büyük bir projeyi yine yoksul ve yetim çocuklara sunuyor: Kendine ait bir binanın kullanım hakkını Sosyal Hizmetlere bağışlıyor.Hala burada onlarca çocuk sıcak bir yuva buluyor ve eğitim görüyor. 
     Bütün bunların yanında her ramazan ( Bugün çocuklarının sürdürdüğü)  ihtiyaç sahiplerine 2000 nin üzerinde ramazan paketi dağıtıyor. 
     Devlet hemşehrilerine dil,din,ırk gözetmeden yardımcı olan bu yüce şahsiyeti ödüllendirmeye karar veriyor ve 10 Temmuz 2008 de TBBM Başkanlığınca Üstün Hizmet Madalyası ve Beratı ile ödüllendiriyor.     14 Haziran 2014 tarihinde yorgun bedeni daha fazla direnemiyor ve kendisine yüklenen misyonu tamamlamanın huzuru içinde, geride 5 erkek, 2 kız evlat bırakarak hayata veda ediyor.
Çocukları babalarının bıraktığı yerden, onun kadar olmasa da o yolda yürümeye devam ediyorlar.
      Iğdır'da karşılaştığınız 10 kişiye ''IĞDIR'IN YÜREĞİNE DOKUNANLAR kimlerdir?'' diye sorduğunuzda, hiç tereddüt etmeden dukuzu ''HACI ALİ PARİM '' der.
      Ben de diyorum ki: '' Örnek insan HACI ALİ PARİM : sen IĞDIRLI olmayı fazlasıyla hak ediyorsun. Bu şehir sana minnettar,yaptıklarını hiç unutmayacak,nur içinde yat.''



Saygılarımla
Sebahat Karagöz
( Iğdırın Yüreğine Dokunanlar 1 başlıklı yazı S.Karagöz tarafından 24.09.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.