Kandırılmış akşamların
sabahı var;
Düşlerin ise öncesi
Ve yarınlara gebe
benliğin ifrat yüklü sözlüğü.
Bir elinde rugan
çizmeler,
Sol kulağında
sağ/anağ/ın yankısı,
Nidasında ise saklı
gizemli bilmece.
Tüm hezeyanların bir
çıkış noktası var:
Pergelin ucunda çizdiği
yuvarlak ressamın,
Elinde tokası bağlarken
ıslak saçını şair:
Hem de afili bir hüzün
Depreşen günbegün.
Neden şiir yazar insan?
Ve neden susar suslara
gömülmüş bir cehaletin
Aykırılığına gizlendiği
iken gün gibi aşikâr,
Yine de şakır adeta
Konduğu kırık dalına
gülün
Hazin bir lehçe
yüklercesine
Derken çözülür bağı diz/e/lerin.
Ölmeli mi yazmadığı
akşamlarda?
Gömmeli mi umutlarını
kaygan toprağa?
Elinde o dirayet
zincirine eklediği yarınlara
Bağlandığı imgeleri de
mi reddetmeli
Varlığına tenezzül
etmez iken
Yüreğin temsili resmi,
Şeceresine kaydettiği
dünleri de sırtlayıp
Boğulmayı meziyet
bilmeli ister istemez,
Hele ki rüştünü
ispatlamadığı yenilgilerin
Çökük avurtlarını da
gizlemeli peyder pey
Ve çöküşü iken zimmetli
evrene
Yâd ettiği bin bir
sevdayı bellemeli,
Yazarken usul usul…