Deli Oğlan, o gün okuldan kaçmış ormanın yolunu tutmuş. Acıkınca, bir armut ağacına çıkıp, olgun armutları zevkle yemeye başlamış. Bir süre sonra, ona seslenen birisi,


“-Oğlum çok acıktım. Bir armut verde bende yiyeyimde, açlığım sona ersin.” demiş.


Deli Oğlan, hemen ağaçtan bir armut almış, sesin kimden geldiğine bile bakmadan armutu ona doğru uzatmış. Armutu alan, bir Devmiş. Deli oğlanın elinden tuttuğuyla çuvalın içine koyması bir kaç dakikayı bile bulmamış.


-Seni kazanda kaynatıp yiyeceğim. Oh be, epeydir et de yemiyordum.” demiş. 


Deli Oğlan o çuvalın içinde kara kara düşünüyormuş, “Nasıl olurda bu devden kurtulabilirim ki…” diyormuş. Öylesi korkmuş ki… Epey yol aldıktan sonra,


“-Çişim geldi. Sen burada çuvalın içinde kal. Ben hemen geleceğim.” demiş. 


Dev gidince, cebindeki bıçağı çıkarmış ve çuvalın bağlı iplerini kesip içinden çıkmış. Çuvalında içine dikenleri doldurarak, bir nevi çuvalın içinde kaldığı imajını göstermek istemiş. Böylece zaman kazanmayı düşünmüş. Deli Oğlan koşa koşa uzaklaşmış, ormana, armut yediği ağaca yeniden çıkıp, armut yemeye başlamış. Dev ise, çuvalı aynı bıraktığı gibi görünce sevinmiş, içten içe “ Helal olsun sana deli oğlan, hep böyle uslu ol!” demiş ve çuvalın bağlı ucunu omuzuna aldığında, o çuvaldaki dikenler tenine batmış, “Ahhh…” diye can havliyle bağırmış. çuvalı açmış ve dikenleri görmüş. “Ben seni nereye gitsen bulurum!” demiş…” Çok sinirlenmiş. Çuvaldan dikenleri çıkararak, yanına alarak, geldiği yöne doğru  ormana doğru yola koyulmuş ve armut ağacının altına gelmiş. “Deli Oğlan çok açım bana armut verir misin, bende yiyeyim!” deyince, Deli oğlan, “Beni bu sefer böyle kandıramazsın. Sana armut vermeyeceğim. Eğer armutu verirsem beni yine çuvala koyup, götüreceksin.” demiş. Dev, armut ağacını güçlüce sallayarak Deli Oğlanı ağaçtan düşürmüş ve tekrar çuvala koymuş. 


“-Bu sefer direkt eve gideceğim. Senin kaçmana izin vermeyeceğim.” demiş. 


Uzun bir yolculuktan sonra, Devin evine gelmişler. Evin kapısında Devin eşi görünmüş,


“- O çuvaldaki nedir?” demiş,


“-Bu Deli Oğlandır, onu kazanda kaynatıp yiyeceğim.”


Çuvalın ipini çözmüş ve deli oğlanı göstererek, “Deli Oğlan sana emanet, ben gidip, dişlerimi keskinleştireceğim. Sen kazana su koy, oğlanı da kazanın yanına bağla. Kazan kaynayınca atarsın içine. Haşlandığında bende işlerimi hallederim, onu birlikte yeriz. Aman dikkat et, çok uyanık bir çocuk, hiçbir sözüne kanma!” demiş.


Dev’in eşi başını “Evet!” anlamında sallamış. Dev oradan ayrılmış. Kadın dev, Deli Oğlanı kazanın yanına bağlamış ve kazana su koyup altına odun koyup yakarak kaynamaya bırakmış. Yanına soğan, domates gibi şeyler almak için oradan uzaklaşmış. Kazan kaynayınca kadın görünmüş. Kazanın suyuna bakayım derken, deli oğlan ayaklarını ileri uzatıp, ona çelme atınca, kadın kaynar kazanın içine düşmüş, feryatlar içinde Deli Oğlan’ın yerine haşlanmaya başlamış ve böylece korkunç bir şekilde ölmüş.


Kadın Dev’in elinden düşen bıçağı ayakları ile almış ve elindeki iplerini hızlıca kesmiş. Odadan ayrılınca, başka bir odada erkek devi kapı aralığından görmüş, zevkle dişlerini keskinleştirdiğini görmüş, homurdanarak. Hızlıca evden çıkabileceği bir delik, bir pencere aramış. Ama her yer kilitliymiş. Evin en üst katında bir pencere kenarına sinerek beklemeye başlamış, çok korkuyormuş.


Dev bulunduğu odadan çıkıp, kaynar kazanın yanına geldiğinde, kazanda eşini görünce, adeta kükremiş. eşinin haşlandığını ve öldüğünü anlayınca, Deli Oğlan yerine çok aç olduğu için üzülerek eşini yemiş. Sonra, Deli Oğlanı aramaya başlamış. içinden,


“Her yer kapalı. Bir yere gidemezsin. Seni bulacağım ve bedenini parçalara ayıracağım. “ demiş hiddetle ve kükreyerek.


Deli Oğlanın olduğu odaya geldiğinde, ona doğru gözlerini kapatmış ve koşarak onu yakalayacağını düşünmüş. Deli Oğlan, Dev’in elini uzattığında pencere yanına adeta yapışmış ve Dev koşmanın etkisiyle ve büyük cüssesiyle pencereden dışarı uçmuş ve yere düşerek ölmüş. 


Deli Oğlan, evin anahtarını aramış ve bulmuş. Evden çıkarak, bu sefer okulun yolunu tutmuş. Okula vardığında karneler veriliyormuş. gözleri anne ve babasını aramış. bir köşeye oturmuşlar ağlaşıyorlarmış. 


“-Oğlumuz nerede, öldü mü yoksa, yok bir yerlerde, yok…” Ellerini dizlerine vurarak söylenip duruyorlarmış.


Anne ve babasını çok seven Deli Oğlan, koşarak ailesinin yanına gelmiş. Onlara sarılarak, başından geçenleri bir bir anlatmış. Bunun doğruluğunu anlamak için bütün ahali  Dev’in evinin bulunduğu yere gelmişler. Dev’in cansız ve kokmaya yüz tutan cesedini görmüşler. Çocuğun, doğru söylediğini anlamışlar ve omuzlarına almışlar. Kahraman ilan etmişler.  Aslında o Dev, uzun yıllar o çevrede varlığı ile gerek etrafındaki insanların canlarını alıyor  gerekse yiyeceklerini-içeceklerini çalıyor ve besledikleri hayvanları öldürerek yiyormuş. Böylece, o Dev’in ölmesiyle, oranın ahalisi derin bir nefes almış. 


Deli Oğlan, hayatından olacağı korkunç bir yanlışın içinde kaldığını anlamış. Her ne kadar Dev ölsede, ailesini dinlemediği ve onların izni olmadan, özgürlüğü tatmanın mümkün olmadığını, kendisinin korunmaya ihtiyacı olduğunu anlamış. Yaptığından pişman olmuş. Ailesine ve öğretmenlerine, bir daha izin almadan böyle bir şey yapmayacağına söz vermiş. Okulda en iyi öğrenci olmuş, üniversite okumuş, doktor olmuş, insanlığa hizmet etmiş ölene kadar. 


Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine…


Saffet Kuramaz   

( Deli Oğlan başlıklı yazı safdeha tarafından 23.09.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.