1 Sonsuz Aşka Ermek Mümkün Mü

 

Öğlen saatleri şu an… Pencereden dışarıya bakıyorum. Hareket eden arabalar, gösteriler, pankartlarda yalanlar, kazalar, ezan sesi… İyisi de şerlisi de aynı manzara içinde. İçinde benim olmadığım, yaşamadığım, dokunmadığım yani gerçek sandığımın gölgeleri… Odanın içinde yalnızca ben varım, seyrediyorum ve her şeyi görüp, içine de mana ekleyip, kendimce eğleniyorum. Benim için hayırlısını da şerlisini de seçiyorum aklımca, deneyimlerimle. Sanki beni değiştirecek diye korktuğum bir çekingenlik var dışarıya baktığımda. Bermuda üçgeni gibi, nedense hep şerden yana ibreyi iteleyen bir sunum bahane mutlaka bulunuyor. Bundan aldığım zevk belki de yüzde bir, onu yaşarken verdiğim diyetse yüzde doksan dokuz. Bu terazi asla şaşmıyor ki…

 

Hep dışarıyı seyretmekte olmuyor. Savaş haberlerini görüp ölenleri seyrederken, ben onlardan daha çok ölüyorum. Bir odanın içinde doğruları yaşayacağımın da bir garantisi yok. Adına yalnızlık denen bu illeti yok etmem mümkünde görünmüyor.

 

Kalbimi dinliyorum… Hep sevgi bekliyor, aşkı yaşamak istiyor. Aklım tembel tembel dışarıyı ne kadar seyretmek istese de kalbim dışarı çıkmayı ve aşkını bulmayı arzuluyor. Beynim diyor ki, “bu dünya hep ölümlüyse, sen kalıcı aşkı nerede bulup saklayacaksın ki!” Kalbim cevap veriyor bu sese, “sen bana ne karışıyorsun, sen geleceği nereden bileceksin, hem benim tercihime niye karışıyorsun, sen bencil ve ön yargılı davranma böyle… Sen ne kadar özgürsen bende o derece de özgürüm!”

 

Kalbim, gün geliyor bir aşkı tanıyor. Beynime giden yollar kapanıyor. Uğruna ölüme gideceğim dediğim duyguları tanıyorum. Bu aşkla geçen zaman içinde, hedeflerimi, beklentilerimi, var olma nedenimi unutuyorum. Yer çekimim oluyor adeta bu aşk. Ayaklarım onunla yere basıyormuşçasına! Fakat bir süre sonra, aşkım dediğim beni terk ediyor. Sebepleri bile saçma geliyor bana. Çünkü beynimin kanalları açılmış ve aklım zafer kazanmışçasına kalbe küfreder gibi dikleniyor. Aklım diyor ki, “sen bensiz olamazsın, eğer olsan da işte sonun bu olur. Haydi, kaybettiğin zamanı geri getir, ölen geri gelir mi? Acıların içinde kıvranırken, sen bu şekilde benim özgürlüğümü mahvetmiyor musun?” Ne kalp ne de beyin birbirine dost olamıyor bu saatten sonra. Sürekli kuma gibi kavga edip duruyorlar. Ya beyinden gelen seslere kulak tıkamak için sarhoş olacağım aklımı ve şuurumu kaybedercesine ya da onun işkencelerine katlanmak zorunda bırakıyor. İnsan olmanın bedeli çok büyük ve hata yapmayı affetmiyor böylece…

 

O kalp, pencereden bakarken, o odada ki gerçek var’ı düşünemiyor. Buna da akıl engel oluyor. Çünkü kendi varlığını ve mükemmelliğinin hissedilmesini umuyor ve köle arıyor kendine. Oysaki aklı ikna edebilen, o dört duvar arasında sonsuz aşkı bulabiliyor. Aşk, illaki cenderenin içinde değildir çünkü. Aşk, kendisini yaratanı tanıyınca sonsuzlaşıyor. Alfabesi dünya aşkı, bu alfabeyi kullanıp da Allah’ı görebildiğinde sonsuz aşka ulaşmaktadır. Nefeste, tende, kalpte, aklın ışığında aklı aşarak sonsuzu tanıyabilir böylece. Eğer akıl, kalbin yaratılana teslim olduğuna tanık olursa, aşkına o da teslim olur. İşte bu noktada ikisi de ve birlikte özgürlüğü tanır. Pencere ve oda birleşir ve başka bir âlem perdelenir önünde.

 

Göz bakarken körlük frekanslarını iyileştirirse, ten akılda yok olurken, kalp maymun iştahlı ve acı çekmeyi terk ederse… Aşkın yolu açılır, istekler ve arzular Allah’ın varlığında doğar. Dünya laneti artık işkenceden vazgeçer, ateş der ki artık seni yakamam. Gıda derki seni besleyemem, su derki artık senin şifan ben değilim. Ne dil, başkasının kusuruna, varlığına kıyas olmaz, ilgilenmez, nede pencerelerden bakan yalnız bir kalp vardır artık.

 

Aşk olmazsa olmaz. Aşk bir cinsel fantezi değildir. Aşk zevk alma sanatı olamaz. Öyle olsaydı mecnun olmaz, çöller böyle güzelleşir miydi? Çöl bir yokluk, içinde dünyanın olmadığı başka varlığa açılan bir aşk kapısı… O kalp akılı aşmış, aklın efendisine bağlanmış, elbette dünya deyip gözünü açan ya da onunla uyanan için bir masal gibi gelir bu anlattıklarım. Masalları merak edip aşabilen ne kadar az insan vardır böylece değil mi? O masallara inananlara zavallı gözüyle bakanlar, bilselerdi kendileri zavallıdır aslında…

 

Eğer kalbim aşk arıyorsan, bu dünyanın içinde yok, o yokluğun içinde var...

 

Saffet Kuramaz

( Sonsuz Aşka Ermek Mümkün Mü başlıklı yazı safdeha tarafından 19.09.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.