“Trafikte
km başına 30 ölüm”
Bir
ülkenin ne kadar yol uzunluğuna sahip olması gerektiği yüzölçümü, nüfus
yoğunluğu, fiziki zorluk, nüfusun belirli bölgelerde yoğunlaşması, doğal
şartlar gibi çok çeşitli kıstaslara bağlı. Ama, bir ülkenin kurban kanı akıtma
bayramı, kan davası, 5 adet darbe kanı, şehit kanı, kadına şiddet kanı, yan
baktın, boşanma kanı, trafikte kan gibi kan çeşitliği gösteren bir ülke az
bulunur. Belkide yoktur. Bu kan işini sevmemiz, kanlı canlı olmamızdan
gelmiyor. Eğitimli ve bilgili olma yerine kanı işi sevmemizden kaynaklanıyor. 2016
yılı 9 günlük ramazan bayramında 130 ölü
471 yaralı verdik. Yaralılar arsında sonradan ölümler bu rakama dahil değildir.
Yaralı
olup sonradan kaybettiklerimizin istatistiki verileri öldükleri o yılın
toplamına sonradan dahil ediliyor. Hep Avrupa’dan örnek veririz. Türkiye’nin Fransa’dan
karayolu uzunluğu kadar deniz yolunu 3,3 katına (1 milyon 275 bin 702
kilometreye), demiryolu uzunluğunu ise 5,4 katına (46 bin 600 kilometreye)
çıkarması gerekiyor. Piri Reis’in, Barbaros’un torunlarının torunu olmamıza,
Fatih’in gemileri karadan taşıyarak Haliç’e indirmesine karşın, deniz yollarını
hiç kullanmıyoruz. Demir Yollarını kullanmamızı ise hiç aklımıza getirmiyoruz.
Ülkemizde 2014 yılı kayıtlarına göre, toplam 16 089 528 taşıt/ 74 724 269
nüfusa bölündüğünde ülke ortalaması %22 çıkmaktadır. Istanbul’u bırakın, seçilmiş
turizme açık 15 ilin nüfüs yoğunluğuna göre hemen hemen 2 kişiden biri taşıt
sahibi. Türkiye geneli % 22 ve bu da 5 kişiden birinin taşıt sahibi olduğunu
gösteriyor. Milli geliri düşük, ama Avrupa kulüplerinden daha fazla yabancı
futbolcuya para veren, oyuncu başına milli takıma 500 bin dolar ikramiye vaad
eden, Avrupa’nın en ileri ülkesiyiz. (Avrupa Futbol Şampiyonu Portekiz’in oyuncuya
vaad ettiği prim oyuncu başına 275 000 dolar)
Sanayi kesimi az olan 15 seçilmiş turizme açık yörelerde bir ailenin
önde gelmesi gereken harcamaları dururken, 2 kişiden birinin taşıt sahibi
olması tüketim dengesizliğine örnektir.
Ülkemiz karayolu ağı 2013 yılında köy yolları dahil toplam 65000 km ye
ulaştığı belirtilmektedir. Şu ana kadar toplam 5 bin 550 kilometre otoyol
ağımız mevcuttur. Cumhuriyetin 100. kuruluş yıl dönümüne yani 2023 de de otoyol
uzunluğumuzun 8000 km olacağı düşünülüyor. (Kyn:Karayolu Gn.Md.lüğü istatis.Trafik
Sorununa Bir Farklı Bakış. Zafer Durusoy) 2014 yılında toplam 1 .199.010 adet
trafik kazası meydana gelmiş. Trafik kazalarında 168 612 kişi hayatını
kaybetmiştir. (DİE 2014) ŞU AN TOPLAM OTOYOLUMUZ 5550 KM /ÖLÜM 168.612= KM
BAŞINA 30 ÖLÜM DÜŞMEKTEDİR. 285.059 kişi de yaralanmış. Ülkemiz karayolu ağında
meydana gelen ölümlü yaralanmalı kazanın %66,6’sı gündüz, %33’ ü gece ve %3,1’i
alacakaranlıkta olmuş durumdadır. Neler eksik ve daha fazla neler yapılabilir?
En önemli sorunun taşıma sektöründe olduğunu biliyoruz. Türkiye’de karayolları
yolcu taşımada % 95 ve yük taşımada % 90 oranında kullanılıyor. Yüksek Gelirli
Ülkelerde trafik kazaları 2023 yılına kadar %27 azalacak. Düşük ve Orta Gelirli Ülkelerde %83 artacak (Türkiye
bu gruptadır) Her yıl 30 bin kişi engelli duruma geliyor.1980 'li yıllardan
başlayarak Türkiye'de yollara işaretlemeler yerleştirildi, TV'nin yaygın olarak
izlenmesi toplumda bilinçlenme yarattı, araç emniyeti tedbirleri, ABS donanımı,
emniyet kemeri ve hava yastığı kullanımı güvenliği arttırdı . Yollar
genişletildi, çizgiler çekildi, tırmanma şeritleri yapıldı, trafikte eğitime
önem verildi, sürücü belgesi alabilmek için eğitim şartı getirildi, önemli
yerleşim merkezlerine otobanlar ya da uluslararası standartlarda tek yönlü
yollar yapıldı, yollarda trafik kontrolleri arttı. Bu ve benzeri daha çok
iyileştirici etken sayabiliriz. Aslında trafik kazalarının çok yoğun ölümlere
neden olduğu ülkeler Avrupa'da da var; Almanya ve Fransa bunların başında
geliyor. Trafik kazalarının çok düşük olduğu ülkeler de var; Norveç, Finlandiya
gibi. Ancak bizdeki kaza oranı, bu kadar iyileştirmeye karşın hala nüfusu bize
yakın gelişmiş Avrupa ülkelerine göre 2-3 kat daha fazla. İleriye yönelik bir
sistem oluşturulamayan ülkemizde ,çok uluslu firmaların dolduruşuna kapılarak,
taşıt, benzin, asfalt yol satma kazancına kapılma, karayollarımızı hava deniz
yollarından daha ön plana çıkarmıştır. Ülkemizin üç tarafı denizle çevrili
olmasına karşın deniz yolu taşımacılığı desteklenmemiş ihmal edilmiştir. Adam
sendecilik sadece trafikte değil maden, tersane ve asansör gibi iş kazalarında
kendini göstermektedir. AVM ve gökdelen yapmak yollarımızın iyileştirilmesinden
ve maden kazalarını önlemekten daha önde tercih edilir olmuştur. Ne yazık ki, trafik
kazalarının en başında saygısızlık ve cehaletin en önemli faktör olduğunu bir
türlü üzerimizden atamıyoruz. “Atın ölümü arpadan olsun, acı patlıcanı kırağı
çalmaz. Adamın arabasını sağdan bir solladım apışıp kaldı” gibi yiğitliğe toz
kondurmayan bir cehaletin trafik kazalarında etkin olma oranı gayet yüksektir.
Her büyük kazanın ardından yeni bir tedbir almadan trafik konusunu biraz
konuşur, sonra unuturuz. Yetkililer dikkatsiz sürücüleri suçlayan demeçler
verirler. Entellektüeller bir türlü adam olamayacağımızı tekrar, tekrar
belirtirler. Biraz ah deriz biraz vah deriz.
Sonra, çoğumuz hayatımıza kaldığımız
yerden devam ederiz,.
Şeker
ve Kurban bayramları trafikte kurban sayısını arttırmaktadır. Yol ve köprün ne
kadar lüks ve güzel olsun eğitim olmadan ve karşı sürücüye saygı göstermeden
kaza sayısını azaltmak mümkün değildir. Kurban bayramı öncesi bir hatırlatayım
dedim.
Erdil
Ünsal