DEĞİŞEN  KAVAKLIK

  

 

 Ahmet AYAZ

GAZİANTEP  LİFE  DERGİSİ

Yıl 2016- SAYI 72- Sayfa  58

………………………………..

 

       Gazi Şehrin Şahinbey İlçesinde bulunan ve günden güne değişen Kavaklık,doğanın bütün güzelliklerini üzerinde taşıyordu. 1960 yılından  bir kaç yıl öncesine kadar Gaziantep’in tek bir mesire alanı idi. Şimdi de aynı hizmeti görse de eskisi gibi değil artık. Parklarımız çoğaldı, Kavaklık ancak, Kavaklık Mahallesine hizmet veriyor. Belirli günlerin dışında. Eskiden şehrimizde taksi felan yoktu. Ancak  at arabaları  vardı.  Hatta 1970 yılında köyden hasta olarak getirdiğim kardeşimi,  Köylü Garajından Gaziantep Devlet  Hastanesine  2.00.TL. verip, bir at arabası ile getirmiştim. Bunu hiç unutamam. Şimdi burada asıl konuya dönelim.

       İlkbahar yaklaştığında, hanımlar güneşli ve sıcak bir gün görünce, eşlerinden Kavaklık,da köfte yemeyi veya kelle pişirmeyi isterlerdi. Kocaları da, “Haydi bakalım komşu  Arabacı Hasan’a  söyle, eğer  işi yoksa bizi götürsün, beraber bir piknik yapalım”  Dediğinde, Komşu  Arabacı Hasan, sesleniyor. “Komşu vallahi komşumuz Cumalar üç gün önce söyledi. Önümüzdeki Pazar  hava güneşli ve güzel olursa bizi Kavaklığa götür dediler. Eğer gelecek pazara hava müsait olursa baş üsstüne”  Derdi. Yine ilkbahar günlerinde biz, Gaziantep Lisesinde okurken, sabahcı olduğumuzda ders  bitince, biz çantalarımızı alır Kavaklığa giderdik. Orada hafta arası da olsa. Güneşli  günde pikniğe gelen  aileler bize köfte ve ayran  ikramında bulunurlardı. Allebenden  akan sularda balık olurdu. Balık tutup mangalda pişirenler bile olurdu. Hal ve durum böyle iken, 1990 Yılının Mayıs ayında gittim ki; Keşke gelmeseydim demek geldi içimden. Kavaklık  kurumuş çakır dikenlerinin mesken yeri olmuş. Bir tek küçücük Altın Çim parkı kalmış. O da küçücük bir yer. Ben o  zaman çok duygulandım. Feride adlı  kızım da trafik kazasında hayatını kaybetmişti. O’nun da etkisi  ile, aşağıdaki Kavaklık Şiirini yazmıştım. Şimdi sizin ile paylaşmak  için aşağıya alıyorum.

 

KAVAKLIK

Gün geldi hüsrana ben de uğradım, 
Ömrümüzün sonu geldi Kavaklık.
 
Sofranda göz yaşı döktüm ağladım,
 
Acılar sinemi deldi Kavaklık.
 

Billur suyun bir aleme yeterdi,
 
Kucağında telli sazlar öterdi.
 
Bahar günü mor çiçekler biterdi,
 
Gül yerine diken doldu Kavaklık.
 

Gazi Şehri sana en sadık yardı,
 
Şimdi etrafını binalar sardı.
 
Benimde bir güzel Feride’m vardı,
 
Kızıl kan içinde öldü Kavaklık.
 

Ayaz’ım üzülme kötü gününe,
 
Bütün günler imrendirir dününe.
 
Gül dikilmiş senin Altın Çim’ine,
 
Benim için olan oldu Kavaklık.
 

 

Ahmet AYAZ     

 

 

 

          Bu şiiri yazdıktan sonra, Kavaklık, içimde bir sızı gibi  kaldı ve bir daha da Kavaklığa gitmedim. Yıl 1999 Nisan ayı geldi, çiçekler açtı. Gaziantep’in  eski fotoğraf sanatçılarından (Foto Mercek) diye anılan Halit Ziya BİÇER Ağabeyimin yanına zaman zaman uğrar, çayını içer,  biraz da, tatlı sohbetini dinlerim. Halit Ağabeyim yanına her gidişimde, yüzünü bana çevirerek “Şair bir Kavaklık şiiri daha yaz. Yazılmalı ağam. Bir Kavaklık şiiri daha yazılmalı” der durur. Ağabeyim  yaz o zaman diyorum. Yok şair, sen yazmalısın der. Bu sözü kafamda atıp tutarken, bir gün Konak Mahallesindeki evimden kalkıp Kavaklık yoluna doğru yürümeye başladım.Mehmet Akif ERSOY Camisi’nin yanından girdim.  Etrafa bir baktım ki, Zeki Müren, Şükran Ay, Bahriye  Kocadağ PAMUK ve Cuma PAMUK  gibi nice sanatçılara, ev sahipliği yapan Kavaklık, bu defa bir başka güzelliklere bürünmüş, sanki bizi  bekliyor. Bu defa  da “İki Bine Bir Kala Kavaklık” Şiirini yazdım. Şimdi bunu da sizlerle sunuyorum. Halit  Ziya BİÇER Ağabeyimin sayesinde.

 

İKİ BİNE BİR KALA KAVAKLIK

 

Kader gülmüş Kavaklığın bahtına, 
Güzellerin gülüştüğü yer olmuş.
 
Yatıp uyuyasım geldi tahtına,
 
Kumruların kavuştuğu yer olmuş.
 

İsmini söylerim tam üç hecede,
 
Servileri seyre durmuş yücede.
 
Mehtabına düş kurduğum gecede,
 
Yosmaların yarıştığı yer olmuş
 

Yakınında Mehmet Akif ses verir,
 
Çevresine tütüncüler süs verir.
 
Güzel kızlar sevdiğine pas verir,
 
Asıkların buluştuğu yer olmuş.
 

Fıskiyeler serinliği getirir,
 
Taze kebap derde derman yetirir.
 
Verem denen hastalığı bitirir,
 
Mutluluğun oluştuğu yer olmuş.
 

Defni çok zor ölü iken dirilmiş,
 
Yakasına yeni adlar verilmiş.
 
Yeşil çimen halı gibi serilmiş,
 
Yoncaların yol aştığı yer olmuş.
 

Rüzgar eser ılgıt ılgıt seherde,
 
Güzellere sevdalanmış baharda.
 
Kokusu var ela gözlü Nigar’da,
 
Ayaz Bey’in alıştığı yer olmuş

 

Ahmet AYAZ     

 

Kavaklık, şimdi daha da başka güzelliklere bürünmüş. Şelaleler, küçücük göletler, Sentetik buz pisti, Yürüyüş alanları, Sosyal tesisler, Kamelyalar, daha neler neler var. Botanik Bahçesi, Festival  Parkı, Masal Parkı, Harikalar Diyarı, Kavaklığın yan ürünleridir. Kavaklığa destek veriyorlar. Bir defa gezip görseniz. Ama kaynayan kelle kazanları, çiy köfteler,  çiy köftenin yanında sazlar, sözler eskilerde kaldı. Kavaklık suyundaki balıklar unutuldu. Gün gelecek, Rahmetli Zeki SAVCI gibi. Cemil Cahit GÜZELBEY gibi Ahmet AYAZ da unutulacak elbet. Ben Gazi Şehrin Güzel insanlarına, Kavaklık da sağlıklı ve mutlu bir yaşam dilerken, bu defa da, ben diyorum. Bir Kavaklık şiiri daha yazılmalıdır. Ama bunu  usta kalemlerden istiyorum. Seyfi YURTSEVERi kaybettik.   Tamer ABUŞOĞLU, Mustafa Selçuk UĞUR, Zekeriya EFİLOĞLU, dantel gibi nakış nakış işlesinler mısralarına Kavaklığı. Karacaoğlan misali, hecenin ustaları yazsınlar, Kavaklık Şiirini. Kavaklık da ,gördükleri güzelleri, laleleri, sümbülleri, gülleri, çiçekleri,sarmaş, dolaş gezen,  genç  âşıkları  anlatsınlar. Abdulhadi BAY, Dr. Ahmet ÇEVİK, Behiye KÖKSEL Beklemesinler, yazsınlar 

 Dr. M. Kazım ERKENT, Akten KÖYLÜOĞLU Dostlarım, Çocuk masallarına misafir etsinler Kavaklığı, Kavaklık sularında zıplayan balıkları, günümüze gülümseyen mutlu sabahları yazsınlar.

 

 

 

 

 

 

 

 

( Değişen Kavaklık başlıklı yazı Ahmet AYAZ tarafından 30.08.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.