"Yorgunum." dedi. "Dışarısı çok sıcak ama içim daha da
yanıyor. Hani biri içime baksa var ya cehenneme düşer vallahi!"
-Öyle deme!
dedim hemen. Kalpte aşk varsa burada susmak olmaz diye düşündüm. Ona kendisinin
bile laf söylemesini istemiyorum. Bir tek ona tahammülsüzüm, sabırsızım, hoş
görüsüzüm.
Hüzünlüydü
bence.
Sahiplenilmek
istiyordu.
Desteklenmek...
Arka
çıkılmak...
Çöl kadar
yalnızdı bence, okyanus kadar da derinliği vardı.
Ona
ulaşmak için çok çaba harcamak gerekiyordu.
Öyle
gözyaşlarına mendil olmakla ona ulaşmak mümkün değildi.
Bakışı kayayı
delerdi.
Sözü en
cengaver adamı bile devirirdi.
Oysa
şimdi bir serçe gibiydi.
Kalbi pıt
pıt atıyordu avucumda.
İçi
yanıyordu ama dışı donuyordu.
Ufaktan
ufağa seviyordum, kırıntı misali, toz zerresince.
Kendimce
seviyordum onu, haberi olmadan, bilmeden sevgimi...
O ise
yangın yeriydi adeta!
Fokur
fokur kaynıyordu ruhu.
Ateş
parçasıydı canı.
Yanardağ akıntısıydı
hisleri.
Ben ona
saman çöpü olurdum, kuru bir dal ya da benzin.
En kolay
ve hızlı şekilde yanabilecek ne varsa ben o olurdum ona.
Yanmıştım
onu ilk gördüğüm andan beri.
Bin defa
daha yansam ne olurdu ki?
O bana
ateş olsaydı isterdim, kibrit, çakmak, köz, kor...
Rabbim
hisleri ne de farklı kalplere kor.
- İçim yanıyor hissediyor musun? dedi. "O kadar
sevilmek istiyorum ki!" dedi sonra. "Hani ıslak bir bez parçasını sıkarsan
ya şırıl şırıl sular akar öylesine sevilmek isterdim. Şırıl şırıl aşk aksın
isterdim benden. Oysa çatır çatır yanıyorum."
Gözleri
dalıyordu uzaklara.
Sözleri
değiyordu canıma.
Ölüyordum
ona.
-Sus! dedim. "Seviliyorsun sen."
Acıyarak
güldü bana, kurşun yedim adeta.
İçim bir
yandı o kadar olur.
Bir
acıdı.
-Nasıl? dedi. "Halimi görmüyor musun sen? İnsanlar
o kadar maske takıyor ki. Gerçek yüzlerini görene kadar insan da bu hale
geliyor. Şu an hiç sevilmemiş gibi duruyorum. Şu yaşa geldim hiç sevilmemiş
gibi. Göğse bastırılmamış gibi, saçı okşanmamış, gözleri öpülmemiş gibi. Bazen
ben sevdim o gitti, bazen o sevdi ben gittim. Hiç biz kalamadık yani. Şu an iz
de kalmadı o günlerden. Hasretler üst üste yüreğimde, yangınlar bir çakımlık öfkemde...
Sırılsıklam özlenmek istiyorum."
Ne
diyeceğimi bilemedim.
Tutup
ağzını öpmek belki de susturmak adına.Yok yok olmaz, uygun düşmez.
Ya kör
müsün seni seven karşında! demek. Yok bu da olmaz, ayıp olur hem.
Sen bir
ormansan ben o ormanda bir ağacım.
Yani sen
yanarsan ben külliyen yanarım.
- Özleyen vardır mutlaka, sen özlenmeyecek gibi
misin? dedim onu özlediğimi bile bile, anlamadığını
göre göre.
-Nem var ki akıllım? dedi "güzellik
adına."
Tam
dayaklık diye geçirdim içimden.
Neyin yok
ki?
Ben onun
ağzına düşecek denliydim, gözlerine girecek...
Bana
denir mi bu?
El insaf!
- Uyu biraz, kendini toparla. Sonra konuşuruz
uzun uzun. Kendine gel önce. dedim.Yorgundu
belli. Sevilmemişti güya. Özlenmemişti. Yalanlara muhatap olmuştu. Sevmişti ama
yeterince sevilmemişti. Uyudu hemen.
Mışıl
mışıl sevdim onu.
Güzel
güzel...
Ölümsüz
bir kareydi onu uyurken seyretmek.
Ömrümün en güzel enstantanesiydi.
Uzaklarda
arar insan sevdiğini oysa yanı başındadır kör kesildiği.
- Seni seviyorum. diye fısıldadım kulağına.
Bir
gülümseme gelip yer etti gamzelerinde yahut ben öyle zannettim. Hiç bu kadar
mahcup olmamıştım. Uyurken bile kıyamıyordum ona. Nasıl da sevdiğimi anlatamıyordum?
Nasıl da kaçınıyordum? İnsan sevince ürkek oluyor. Olmaya ki onu incitirim diye daha zarif düşünüyordu. Ve
ona göre hareket ediyordu.
O
yangındı. Ben ise o yangının da yangınıydım.