Halil Kaya, teker teker her kapıyı yumruklayarak seslenmeye başladı. “Çıkın hepiniz!” Kapıları zorlayarak, açtıklarından çocukları kulaklarından tutarak dışarı almaya başladı.

İlk çıkarttığı çocuk, “vallahi, ben kakamı yapmak için girmiştim, müdür baba!” diye mızmızlanmaya başladı.

Halil Kaya, onun üzerine sinmiş sigara kokusunu daha kulağını yakalarken fark etmişti. “Çık! Çık! Geç şöyle, Cemil’in yanına dikil!”

Her çıkan öğrencinin ağzını koklayarak tanzim ediyordu.

Bir başka çocuk, ben sigara içmedim, müdür baba!” diyerek çıkınca, onun da ağzını koklayan Halil Kaya, onu, “ağzın kokuyor! Geç, dikil kenara sen de,” diyerek azarladı.

Sonra başka bir çocuğun, kokmadığını anlayarak, “sen gidebilirsin,” diyerek onu yolladı. Böyle böyle üç-dört çocuğu daha Kibar’ın yanına dizdi...

En son Paşazade ile Gammaz’ın gizlendiği helâya sıra geldiğinde, çaldığı kapıdan bir çıkan olmadı.

İçerdekiler, birinin kapı arkasında kalarak diğerinin çıkması için anlaşmalarına karşın, dışarı çıkacak olanın kim olacağına karar veremediklerinden bir türlü kapıyı açamıyorlardı.

Halil Kaya, kapının hala açılmamasına sinirlenerek, “çık oradan! Yoksa kapıyı kafana geçiririm!” diye bağırınca, en nihayet kapıyı Gammaz aralayıp kafasını uzattı. Halil Kaya, onun ensesine hafif bir şaplak indirdi, oğlan sendeleyerek yıkılacak gibi oldu. “Geç sallanma, geç!” Gammaz’ı kolundan çekiştirerek çıkartmak için kapıyı biraz ittirince, kapının ardına kadar açılmaması üzerine helâda iki kişi olduğunu anladı. “Sen de! Sen de!”

İçeriden Paşazade de süklüm püklüm dışarı çıktı.

Halil Kaya, ikisine şüpheyle bakmaya başladı.

“Siz ikiniz içerde ne yapıyordunuz ulan bakim? Yoksa!”

Paşazade’nin, sinirlerinin bozulduğu anlarda ortaya çıkan komik tikleri başladı. “Vallahi... Billahi... Müdür babacığım... Efendim... Efendiciğim... Efendimiz... Yani, sayın müdürüm. Yani biz... Siz... Geldiniz siz. Siz geldiğiniz için kaçarken... Biz... İkimiz girdik biz... Ekmek kuran nimet çarpsın ki...”

Halil Kaya, onlardan hıncını çıkartmak için eline geçen bu fırsatı sonuna kadar değerlendirmeye karar verdi.

“Onu benim külahıma anlatın siz! Yürüyün doktora! Muayene ettireceğim sizi!” diyerek iki gencin kulaklarından sıkı sıkıya yapıştı.

Paşazade o kulağından çekiştirdikçe yerlere kadar bükülmeye, en sonunda yerlerde sürünmeye başlamıştı. Halil Kaya, onun bırakmadığı kulağını onu ayağa kaldırmak için çekiştirmeyi sürdürdüyse de beceremedi. Kibar ile yanındakilere döndü, “gelin buraya ulan! Kaldırın şunu ayağa!” diyerek yardım istedi. Çocuklar koşup gelerek, her biri bir yanından çekiştirerek uzun bir uğraşıyla Paşazade’yi ayağa dikiltmeyi başardılar. Halil Kaya yeniden kavradı kulağını ama oğlan yeniden yere doğru bükülmeye başladı. Bu defa kulağını bıraktı. Bırakınca Paşazade de doğruldu. Ne var ki bir yerinden çekiştirmek gerekti, Halil Kaya da bu defa kolunu tutup hafif bükerek götürmek istedi, fakat Paşazade gene bu defa bükülen koluna uyumlu bükülmeye başladı. Halil Kaya onun kolunu da bırakmak zorunda kaldı. Paşazade doğruldu yeniden. Halil Kaya çaresiz koluna girdi onun, Gammaz’ı kulağından çekiştirerek götürürken onunla kol kola yürümeye başladı. Kenara dinelttiği öteki çocuklara, “siz dağılın bu defalık!” diye bağırdı. “Ama birinizi, bir defa daha sigara içerken yakalarsam, kırılmadık kemik bırakmam iskeletinizden, ona göre!” Yanındaki iki gencin mızmızlanmaları korku içinde artarak sürerken onları dinlemiyordu bile.

Gammaz, çekiştirilen kulağının acısıyla, ”müdür baba, kuran çarpsın ki, sizden gizlenmek için girdik oraya!” diye mızmızlanmaktaydı.

Paşazade koridorda gidip gelenlere gösteriş yapar gibi kasıla kasıla, iki ahbap gibi kol kola yürümekte olduğu müdürüne, gene çevrede giden gelenlerin öyle sanmaları için, memleket meselelerinden anlatıyormuş edalarıyla ciddi ciddi, bir şeyler anlatıyordu. “Sigara alışkanlığım münasebetiyle zatiallerinizin bu harikulade yurtta tesis ettikleri yüksek disipline riayet etmemek gibi bir terbiyesizlik yapmış olmama binaen, yüksek makamınıza götürerek, beni, affedersiniz, sözüm meclisten dışarı, eşşek sudan gelinceye kadar dövmenizi canı gönülden arz ederim, efendim. Revire, bu nedenle değil de, yediğim dayaktan sonra ayıltılmak için götürülmeye, daha sonra da, zayıf derslerimi kurtarmam için bir kere daha dövmenize, hatta birkaç kere daha...”

Halil Kaya, onun bu aptalca konuşmasından sıkılarak, “kes sesini, kes!” diye çıkışarak susturdu.

Gammaz, sesi iyice ağlamaklı çıkarak, “vallahi, billahi, biz homoseksüel değiliz müdür baba...” diye söylenmekteydi.

Revirde beyaz pantolon ve beyaz önlük giyinmiş, elli yaşlarındaki doktor bir şeylerle meşgul iken kapı çalındı. Dr. “gel!” dedikten sonra başını kaldırıp gelecek olana bakmaya başladı. Açılan kapıdan Halil Kaya ve iki çocuk girdiler. Doktor şaşırarak bakarken, ”hayırdır, müdür bey?” diye sordu.

Halil Kaya, getirdiklerine belli etmeden, doktora bir göz kırptı, “bunları, aynı helâ içinde yakaladım, doktor bey. İkisini de bir muayene edin de, hangisi homo ise anlayalım... Sonra ikisini de, disipline verip yurttan attıracağım...” dedi.

Gammaz başladı ağlamaya; “efendim, ne olur yapmayın, etmeyin, bunu bize! “

Paşazade, Gammaz’ın ağlayışını aşağılayarak seyrettikten sonra, dirençli görünmeye gayret ederek, “biz öyle bişey yapmadık, müdür baba!” dedi. Bu dik başlı tavırla, çocuk muamelesi görmek yerine adam yerine konulmak ister gibiydi. “Takdir edersiniz ki, öyle bir şey yapmış olsak; öyle bir şey yapacak durumumuzu oluşturacak şartların bu güzide yurtta oluşması gerekir. Zatıalinizin yönetiminde bulunan bu yurtta öyle şartların oluşması; ki, Allah korusun, ne büyük bir skandal olurdu, değil mi efendim? Efendimiz? Yani, müdür baba… Gastelerde okuyoruz işte, yurtlarda neler oluyor neler. Öyle şeyler bu güzide yurdumuzda da olsa ve de gastelerde çıksa… Allah korusun…” Kulağını çekiştirip kapının tahtasını tıklatırken Dr. ve Halil Kaya bıyık altından gülerek bakıştılar.

Halil Kaya, onu azarlayarak, “kes palavraları, kes! Haydi, geçin şu pervazın arkasına da, pantolonlarınızı çıkartın! Doktor bey kontrol edecek! Ondan sonra o gazetelerin manşetinde ben yayınlatacağım sizi, bunlar homoseksüel, diye,” diye söylendi.

Dr. pervazın perdelerini çekip içeri gösterdi, “haydi, geçin kabine de soyunun! Geçin! Geçin!”

Paşazade, ciddi görünme çabasını, bu aşağılanma ile yitirmeye ve sinirleri bozulmaya başlayınca tikleri de ortaya çıkmaya başlamıştı.

Kibar, koridorun köşesinden, revirde olan biteni merak ederek, o tarafı gözetlerken, yanına Dalavere geldi, ani, sert bir seslenişle, “n’apıyosun lan burda?” diye sordu.

Kibar, dalgın, gözcülüğe yoğunlaştığından bu ani baskından komik hareketler yaparak irkildi. Bozularak, “yavaş be oğlum! Ödümü koparttın! Müdür baba, Paşazade’yle Gammaz’ı homoseksüel mi, değil mi, diye kontrol ettirmek için doktora getirdi, ona bakıyordum.” diye tersledi.

Dalavere, “ulan dandik, buradan mı bakıyorsun? Bişey mi göreceni sanıyorsun buradan? Ne homoseksüelliğiymiş o öyle? Ne oldu ki?”

Kibar, “sigara baskınında aynı helâ içinde yakalayınca, birbirlerini düzerken yakaladığını sandı,” dedi. Bunu söylerken sinirleri boşalarak gülmeye başladı.

Dalavere de gülmeye başladı. “İkisi de, aynı helâya mı girmişti onların? Kaçırmışım orasını… Ulan gizlenecek tek helâyı mı bulmuşlar enayiler!”

Kibar, gülmenin dozunu ayarlamak için kendini tutarak ciddileşti. ”Gülünecek şeymiş gibi, gülüp durmasak ya.”

Dalavere, gülmekten vazgeçmeden, “ben kapıya gidiyorum. İçeriyi dinleyeceğim,” deyip revirin kapısına doğru gitti. Revirin kapısına vardığında önce kapıyı şöyle bir kontrol edip, yanaştı kapıya, soğukkanlılıkla içeriye kulak verdi. İçerden, “yurttan defedin, giderim. Ama açmam kıçımı,” diye diklenen Paşazade’nin sesi geliyordu. Sonra, Gammaz’ın ağlayarak, “kurbanın oliim, efendim... Bir daha da ağzıma komam, Allah şahidim olsun o mereti,” diye yalvardığını duydu. Halil Kaya’nın sesi, “neyi?” diye sorunca, Gammaz’ın sesi, “sigarayı...” diye yalvarmasını sürdürdü. Halil Kaya’nın, Paşazade’ye de,” ya sen?” diye sorduğunu, Paşazade’nin de, “ben de...” diye cevap verdiğini duyunca, Dalavere olan biteni anlayarak kapı önünden ayrılıp, sırıtarak Kibar’ın yanına döndü. “Abartılacak bişey yokmuş... Müdür baba, sigarayı bıraktırmak için ayak yapıyor onlara! Kerizler, bu ayakları yedikleri için sigarayı bırakacaklarına dair söz veriyorlar... Ha ha ha! Allah’ın kerizleri...”

Doktor yerine oturdu ve araya girerek, “bir daha, sigara içmeyeceklerine söz veriyorlar mademki, affedelim, bari...” dedi.

Halil Kaya, Paşazade ile Gammaz’a sokulup kollarından silkeleyerek, “doktor beyin hatırı için bu defalık salarım sizi ama ikiniz de şeref ve namus sözü vereceksiniz, bir daha hiç sigara içmeyeceğinize?” dedi.

Gammaz, sevinçle, “şeref ve namus sözü veririm ki, bir daha hiç sigara içmeyeceğim!” dedi.

Paşazade, “ben de...” diyerek arkadaşını destekledi.

Halil Kaya, “ben de, yok... Açık seçik söyle!” diyerek itiraz etti.

Paşazade tikli hareketlerle kelimeleri karıştırarak istenileni söyledi. “İçmeyeceğim efendim. Namusum ve şerefim üstüne yemin ederim ki, bi daha ağzıma bile değdirmeyeceğim. Zaten değdirdiğim bi şey değildi ya, işte, arada sırada şeytana uyup, nasıl bi şeymiş bu diyerek değdirir olmuştum. Şükürler olsun, bu vesileyle artık onu da yapmayacağım…”

Halil Kaya, istediği şeyi elde ettiğini düşünerek doktora döndü. “Tamam mı? Verdikleri söze güvenelim mi, ne dersiniz doktor bey?”

Doktor, Paşazade’nin yemininde kelime oyunundan şüphelendi. Paşazade’yi göstererek, “Bu, bir daha kapiçino içmeyeceğine yemin etti,” diyerek güldü.

Paşazade hemen atıldı, “yok efendim, kapiçino değil, sigara içmeyeceğim.”

Doktor başını salladı. “Öyle olsun. Güvenelim hocam, madem söz veriyorlar.”

“Bunları bu defalık sizin hatırınız için affediyorum, doktor bey...”

Paşazade ve Gammaz, bir anda rahatladılar...

Paşazade ve Gammaz, koridora çıkıp yürümeye başladıklarında Kibar ve Dalavere koşturarak arkalarından yetiştiler.

Dalavere, “Şişt, geyler! Beklesenize oğlum!” diye seslendi. Paşazade’ye, “len oğlum, ikiniz birden aynı helâya niye girdiniz? Harbiden söyleyin, hanginiz aktif, hanginiz pasifmişsiniz? “ diye sataşmaya başladı.

Gammaz, “Paşazade aktif, ben pasifmişim,” dedi.

Paşazade, pasifin, aktifin ne demek olduğunu bilmese de Gammaz pasifliği sahiplendiğinden, her halde ötekinden daha iyi bir şeydir diyerek, hemen itiraz etti. “Yok ula, pasif olan benmişim, bu aktifmiş…”

“Ben, senin adın çıkmasın diye pasif benim demiştim, madem itiraf ediyorsun, öyle olsun; pasif senmişsin, evet…”

Onun böyle tuzağa düşürülmesine gülüştüler.

Paşazede bu, işin içindeki hinliği anlayamayacak mı? Hemen o da kıvırdı. “Yok la, pasif buymuş, ben aktifmişim; du bakiim napcak diye masuscuktan pasifim dedim…”

Onu sinirlendirmek istemeyerek, “şaka takılıyoruz be oğlum!” diyerek aşağıdan aldılar.

Dalavere, “Hadi gözünüz aydın! Artık sigara içmekten de kurtuluyorsunuz? Müdür babaya şeref sözü verdiniz...” dedi.

Gammaz şaşırarak, “sen nereden biliyorsun ulan?” diye sordu.

Kibar, “nereden olacak, siz içerdeyken revirin kapısını dinledi,” diyerek gülümsedi.

Gammaz, “o anda, ah, müdür baba kapıyı açıp yakalayıvereydi seni de...” diyerek hayıflandı.

Dalavere, yapacaklarını hareketleriyle de taklit ederek, “hemen mide ağrısı ayaklarında içeri dalar, sizin içerde olduğunuzdan haberim yoktu, midem çok ağrıdığı için doktor beye muayene olmaya geldim efendim, diyerek yırtardım...” dedi.

Gammaz, hayretle, “her duruma göre bir Dalaveren var yani,” diye söylendi.

( Paşazade...3 başlıklı yazı AliKemal tarafından 28.08.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.