Bilmem bu sabahı neden yarattı ki hüda , 
Hâk-i pâyimden elemler , sanki sabah zibâ . 

Bilmem , neden bu sabahı var etti Râb ? 
Veyahud , neden bu sabahtan duyuyorum böyle hicâb ? 

Hangi zaman-î ân ki , kıyamet midir bu vâka ? 
Hangi vâkaya kıldı , rûhumdan zamana ittibâ ? 

İclâline müebbed yiyen , hangi tekzib-i zât , 
Ya da hangi mevkibette katl-i rân edildi , bizzât ? 

Şühedâ , şevk-i şehadet ilâ coşanlara , 
Şühedâ , sabah-î gürûhiyyet bilip koşanlara . 

Zirâ , her sabah-î ân ilâ mü'semâr eyledi ,
Lâkin , duygusu kerhane olanın semeri firâşe idi . 

Her sabah-î ân ilâ hep akşama kadar çektiğim keder ,
Hep akşamdan geceye , erdiğim binlerce kader . 

Zirâ hep aynı ittibâ da enkaza boğuldu şer , 
Zirâ hep aynı ittibâ ya verildi zânn-û mahşer .

Kıldım , istikbâle müebbed yiyen o hâsı ,
Kıldım , iclâline tüküren libâsı . 

Mevzi-i derûn ki , aşk tüttü yektâsı ,
Hem - zârına şehâdet , iktizâ dı ribâsı .

Her kelâm , mevki-i mâkam olanın derdi , 
Mevki-i sabah ilâ hem bi - kader di . 

Her selâm , mâkam-ı kelâm olanın derdi , 
Mevki-i sabâh ilâ çektiği hep kederdi . 

Eyledim , zirâ bâb-ı fütûhattan mecrâlar , 
Ve o ânasır da hem - lâl olan , nice sırr-û esrâ lar .

Kevf-i nûn ilâ , kurulmuş hayatın kaderi , 
Sırr-û gâf ilâ , verilmiş her beşerin kederi .

Hâsıl-û ol derd-û kelâm ilâ , bilmem ne rahneler vardır , 
Her rahneye bi dest-û şebâb , âlem kitâb tır . 

Sanki , ol meziyet telâş-î hem , rükyân-î sücûd ,
Her sücûda bir tebâ , bilmem nedir bu rükûd .

Kahr-û mâtem ki ol yevm-i behâr ilâ süccân idir , 
Hisân-ı zehr-û ebvâ ya , kelâm-î iktibâ idir . 

Terennüm ilâ olma , bizâtihi hem - şerdir , 
Ol şerr-i mâkul kılan , azm-ül beşerdir . 

Hâsılı selâhiyyet olanın dır , ol dergâh-ı mustafası ,
Hem ismine hürmet , kıldı âlem-i pây-i sefâsı . 

Ey hurûf-û mâkam , istikâh ilâ derd-û semer sin , 
Bi - acâib hâl ilâ , hem zât-î sevk-û kemer sin .

Nitekim , ol hicrân-î müerrâ ilâ kamersin , 
Sen nûr-û şemse , hicrân-î yeis edilen makbersin . 

Ey rezm-û mesrûr olan , etbâh-î mevzi-i sebâl , 
Hâsılı cünûbiyyette bulunmadı bi - hibâl . 

Ol kelâm-î şevk-i nâs ki , hem mâkam-ı şerâittir , 
Sirâyet-i ol cemâl , her şerre kim - müsbettir .

Ol mânay-î cism-û beden ki , vasad da dolanan fuhuş , 
Ve hem dinâr-î cisminden , bilmem aceb kaç kuruş ? 

Yetti , zirâ âlem-i insân ki , bedbaht , iğrendim ,
Hem bu âlem-i cism-û ol bekâ ya , hem bi - hâz ettim . 

Hâsıl-î ol cism-û nûr-i bekâ dan bi - taleb ,
İstikâmet-i ol cefâ da muttasıl , hem lübb-i lêb . 

Ğayr-î âlem-i inzivâ ilâ ihvân-î esmây-î intizâl dir , 
Ğayr-î esmây-ı nûr , bu kelâma müvekkel bi - kamer dir . 

Ey nûr-û nûr ki , hani nerede âleme rahmetin , 
Fuhuş ilâ duygu satan , binlerce kul-û felâketin . 

Ey rabb-î mevlâ , hani bilmem acep nerede bu kahr  , 
Dağlandı ol velâyette , hem garib likte , binlerce ânasırr-û sadr . 

Kifâyet-i ol mâna ilâ sırr-û kelâm ederim RÂB ,
İsyân-î mehâl değil , zânn-î hüsniyyetten düştüm bi - TÂB .

Zirâ , ol beşer-i ân-î müebbed yedi te'sirim ,
Her âlem-i fenâ da dahi kim , ben aşk-û zâtına esirim . 

Ol kalb-i cefâ ilâ ezalar oldu , hem ben ki aşk-û fersâh ,
Ol misl-i âlem-i bekâ ilâ mütterif olan , ben hizâh .

Ğayr-û bi - adliyyet yoksa , bu mâkam-î âlemde , 
Ol adliyyet-i kerem ver , hikmetinden sende . 

Zirâ iksân-î dünya ola , hem isterim sefâ , 
Bu ân-î her ân ki , çektüğüm hep derd-û cefâ .

Ğayr-û ol menbâ-ı mâ ilâ dolup daştu kadeh , 
Bu kadar kelâm yetti , artık sensin her şeye eyleyen , müs - âdeh . 

( Hakaik-u Sebah-ı Vakt-u Aşk başlıklı yazı DervişBaba* tarafından 28.07.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.