Mekke’ye gidenler, Peygamber efendimizin doğduğu eve doğru giderken, sol tarafta içinde onlarca tuvaletin bulunduğu abdesthaneye “Ebu Cehil Tuvaletleri” ismini vermişler. Mekke’ye giden her kişi, bu abdesthane koşarak gidiyor ve orada malum rahatlamaya vardıklarında,” Oh be Ebu Cehil üzerine … yaptım! “ diyerek gurur duyuyorlar.  O Ebu Cehil, Peygamber efendimizin namaz kılarken üzerine hayvan işkembesini atıp alay etmesi üzerine, namazını kıldıktan sonra ağlayarak eve döndürdüğü ve bu vehim olay üzerine yalnızca eşi Hatice anamızın tesellisiyle huzur bulduran, bir İslam düşmanı ve zalimdir. O kişi, Peygamber efendimiz kadar İslamı bilen, ama gururu ve kibriyle Müslüman olmayan biridir. Bu yüzden, o zalim hiç bir Müslüman tarafından sevilmez, aşağıların aşağısında bir yaratılmış kabul edilir.


Bugün Fetö’de de Ebu Cehil’e benzer bir çok belirtiler bulunmaktadır. Elbette Erdoğan peygamber değildir ama bu güzide islam ülkesinin cumhurbaşkanı ve başkomutanıdır. Fetö'nün, Erdoğana düşmanlığı, Ebu cehilin peygamber efendimize olan düşmanlığına ne kadar çok benzemektedir. Fetö’nün peşinden gidenler, bizim kardeşimiz, arkadaşımız, amcamız, yakın akrabamız olabilir, tıpkı Bedir’deki savaşta karşı karşıya gelip, iki kardeşin savaşması gibi, yaptıkları 15 Temmuz darbesinde,  bir kardeşin Fetö’nün yandaşı bir general olup, onun kardeşinin ise bir partide hak için mücadele etmesi gibi, karşı karşıya gelmişler, böylesi üzen elim dolu terörde iki ayrı cephede mücadele etmişlerdir. Ebu Cehil bedir savaşında ölmüş, hazırlanan bir çukura diğer ölenler gibi, sıradan bir insana uygulanan aşağılanmaya maruz bırakılmıştır. Geriye ne diklenmesi, ne gururu, ne de ayrıcalığı kalmamış, Allah’ın adaletine teslim olmuştur, dönüşü olmayan yolda. 


15 temmuzdaki kabus dolu darbe gecesinde, darbe yanlısı kişiler kendi aileleri tarafından ölüleri kabul edilmemiş, onlara devlet yine sahip çıkmış, fakat Ebu cehil abdesthanesi gibi her görüldüğünde lanet okunulan ve ders alınan bir yer olması için, “Hainler Mezarlığı” ismi verilen yere   gömülmeye başlandı. Yanında kimsesiz köpeklerin her an havladığı, mezarlığın bir çölü andırdığı, üzerinde hiç bir künyesi yazılmayan, aşağılayıcı görüntü teşhir edildi. 


Bu güne kadar, Başkomutanımızın paralelciler hakkında söyledikleri pek değer görmemiş, geziyle başlayan tüm belirtilerde, ülkemizi yıkmaya çalışan hareketin farkına varılamamıştır. Bu olağanüstü hal üzerine, saraya gitmeyen liderler, orada bir araya gelmiş ve ülkenin kaderinin bu birleşme üzerine tesis edilmesi gerektiği yönünde anlaşmaya varılmıştır. Bu anlaşma zemini Hudeybiye’de başlayan uzlaşıcı zemine ne kadar çok benzemektedir. Her şerden hayrın bize gelebileceği gibi…  


Bizim kültürümüzde, mezarlar çok önemlidir. Ölenlerimizi daima ziyaret eder ve anarız. Suriye’ye gittiğimde, Osmanlının son padişahı Vahdettin’in Şamda bulunan, üzeri mermerle kaplı sıradan bir insanın mezarını andıran görüntüsünü gördüğümde çok üzülmüştüm. Ölünce, bu memlekete iyi niyet ve fedakarlıktan başka hizmeti olmayan ecdadımın ölüsüne bir tek Suriye halkı sahip çıkmıştı. Bunu hak edecek ne yaptı ki demiştim içten içe. Neden hala Türkiye’ye kabrinin taşınmadığını hep üzüntüyle merak etmiştim. Tarih çaptırılmış, bu güzide insana, ölmüş bedenine bile ülkemde yer verilmesi layık görülmemişti. Şimdi soruyorum, 15 temmuzda darbe yapan bu kişilere hainler mezarlığı aşağılayıcı olarak verilse bile, doğduğu vatan toprağı layık görülürken, Neden hala Vahdettin’in kabri Şamdadır? Bu vatan için hizmet etmiş, öylesi güzide insanlar var ki, bizden sonra ki nesiller onların kabrini ve yaptıklarını okurken, geleceğin meşalesini yakmak adına, ders almak adına, dua etmek adına kabirlerinin Türkiye’ye getirilmesi gerekmez mi? bizden sonra ki nesiller, Fatih’ten nasıl kahramanlık ve milliyetçiliği, şiiri, ilmi ve cesareti görüp ders alıyorsa, onun gibi olmak istiyorsa, Hainler Mezarlığını gören bizden sonraki nesillere, onların ihanetini hatırlayıp, dua yerine beddua edecek bir hatıra bırakmak da gereklidir.    


İnsanlar, tarihini hatırladıkça egemenliğini sürdürecektir. Bir olacaktır, diri olacaktır. Kardeşliğini, dinini, hoşgörüyü destanlaştıracak ve müreffeh bir devlet olma yolunda şahlanacaktır. Bu vesile ile, Hainler mezarlığı, oraya gömülecek şerefsizlere daim olsun diyorum. Allah iki dünyada da onları rezil rüsva etsin. Ben onları asla sevmedim, desteklemedim, Ya Rab, beni onlarla birlikte Haşreyleme, Amin.


Saffet Kuramaz

( Hainler Mezarlığı başlıklı yazı safdeha tarafından 27.07.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.