.           ÖĞRETMENLİK HATIRALARIM-4

 

           

            Ön lisan için açtığımız Arapça kursuna diğer öğrencilerden hem yaş olarak, hem de fiziken küçük, minyon bir kız öğrenci katıldı ve ilk derslerin birindeydi teneffüsünde sizinle konuşabilir miyim, diyerek talepte bulundu. Ben de olur konuşalım cevabıyla koridora çıktım ve orada bana anlattıklarına göre gıyabımdan beni tanıdığını ve bilahare de rüyasında gördüğü kişinin tâ kendisi olduğumu dile getirdi. Anlattıklarını taacüp ve hayretle dinledim…
 
            Verdiğim kursta en zor konularda bile derse katılması ve sorulan her soruya el kaldırması dikkatimden kaçmıyordu. Sınıf 25 kişi kadardı ve tamamı bayandı birçoğu da evliydi zaten. Bunların ekserisi başörtüsü mağduru bacılarımız ve ablalarımızdı. Onun gelmesiyle sınıfa taze bir kan gelmiş gibiydi…
 
            Kur’an’da da geçen; çocuklar, köleler ve kullar anlamında bir ismi vardı. İsminin geçtiği ayetler: Vakıa Suresi 17, İnsan Suresi 19, Nisa Suresi 75,  98 ve 127, Müzzemmil Suresi 17ve Şuara Suresi 18.
 
            Bu ayrıntıyı vermemin nedeni kendisinin Kur’an’a azami ölçüde aşina olmasıydı. Hafız olmak istediğini belirtince, harika bir düşünce olduğunu söyledim. Zira evrenin en büyük mucizesini zihninde yüreğinde taşıyacak ve şefaat etme hakkı verilecekti kendisine (Tirmizî, Fedâilü'l-Kuran, 13; İbn Mâce, Mukaddime, 17)...
 
            Keşke anlamıyla birlikte ezberleyebilseydin temennime karşılık, inşallah öyle yapmayı düşünüyorum diyerek ham bir sayfayı anlamıyla birlikte yarım saat içerisinde ezberleyebildiğini ifade etmişti.
 
            Bir gün dersten dışarı çıkıp bir müddet sonra bir çığlık sesi geldi çıktığımızda bayılmıştı. Bilahare öğrendim ki, yetkin bir kademede olan babası kendisine bir talip göndereceğini ve konuşup anlaşarak evlenmesini istediğini telefonda ifade edince bayılmıştı…
 

-          Hayırdır yaşın başın kaç ki, acelesi varmış gibi böyle dersin ortasında arayıp sana bunları söylüyor?

-          Akşamı bekleyememiş mi, deyince başından geçenleri gözyaşlarıyla anlattı.

-          İyi bir puanla girdiğim Anadolu İHL’in ikinci sınıf öğrencisiydim, bulunduğumuz kentin varlıklı, dindar bir aile reisi, babama kızına talibiz bizim de iş-güç sahibi bir oğlumuz var; bu gençleri evlendirelim diyor. Babam da çok da fazla düşünmeden daha 16 yaşında olan kızının; okuyup da ne olacak sanki hem bu zamanda kız çocuğunun okuması doğru da değil zaten. Verdim gitti gibi laflar ediyor ve durumu kızını verdikten sonra kendisine emr-i vaki bir şekilde izah ediyor…

-          Peki, karşı çıkmadın mı, annen bir şey demedi mi?

-          Ağladım, sızladım, okumak istiyorum evlenmeyeceğim dedim ama onurumla oynayamazsın ben bir kere söz verdim, bu iş olacak deyip kesip attı babam...

-          Derken istemediğim bir evliliği, kaderim diyerek kabullenmek zorunda kaldım. Fakat eşim olacak adam, adam olsa gam yemezdim. Her türlü kötü alışkanlığı olan ve eve ara sıra gelen keyfinden ve eğlencesinden taviz vermeyen, eve geldiğinde de bana köle ve hayvan muamelesi yapan merhametsiz, gaddar biriydi…

-          Ailene bu durumu ifade etmedin mi ya da edemedin mi?

-          Korkumdan bir şey diyemiyordum, eşim olacak o vahşi yaratık da bunu biliyordu. İşe gittiğinde kapıyı üstüme kilitleyip günlerce aç susuz bırakırdı. Ailece zengin olduklarından ayrı bir evde oturuyorduk, halimi anlatacak ve beni anlayacak kimse de yoktu. Ben yine de alttan alırdım düzelir diyerek. Her iş dönüşü kapıda karşıladığımda defalarca kapıyı yüzüme vurup beni yaralamış ve yerlere düşürmüştü; çekil durma öyle önümde kazık gibi, diyerek…

-          Polisi aramak aklına gelmedi mi?

-          Geldi ama sürekli tehdit altındaydım, nasıl arayacaktım ki? O yıl keyfi olarak eşimin attığı dayaklardan kanamam oldu doktora gidince düşük yaptığımı söyledi.
 
Artık ben bir köleydim; adeta ismimin tezahürlerini yaşıyordum. Ailem sahip çıkmıyordu, zaten o minyon halimle bile babamın evine sığmamış veya sığdıramamışlardı ki, bunları yaşıyordum…
 
Bilahare ikinci kez hamile kaldım fakat hiç mi hiç huzurlu bir günüm yoktu. Çocuk benim birazcık tesellim olmuş gibiydi lâkin zulümler öyle bir safhaya geldi ki, dayanma gücüm kalmadı. Kaçıp babamın evine geldim ve beni öldürün ama bir daha o eve göndermeyin, yoksa ben kendimi intihar ederim dediğimde ciddiyetimi anlayınca bir süre kal bakalım dediler.
 
Bu arada babam tayin isteyip işte buraya sizin bulunduğunuz şehre geldik gelmesine velâkin eşim olacak o insan kılıklı şeytan, sürekli telefonlarla tehditler savuruyor ve çocuğumu elimden alıp beni de öldüreceğini dile getiriyordu... Ailem de zerre kadar sahip çıkmadığı gibi beni hiç anlamıyorlardı.
 
Derken ailemi boşanma davası açmak için ikna ettim ve boşandım. Şimdi de yaşım 18 babam bana sürekli talip bulup gönderiyor, ben ne yapayım, bana bir akıl verin hocam!
 
            Bir vesileyle babasıyla tanıştık fakat Nuh deyip de Peygamber demeyen cinsten inatçı, kafatasçı bir adam. Kızına hiç mi hiç rahat vermeyip sürekli ajan gibi takip ediyormuş… Yardımcı olmasın diye eşini de tembihlemiş ve çocuklarını kendi kaderiyle baş başa bırakmışlar…
 
            Kimseyle görüşmesin, arkadaş edinmesin, gözü açılmasın diye bir süre sonra kurstan da alıp, il dışında yatılı bir Kur’an kursuna gönderiyorlar.
 
Nice sonra bir gece yarısı kursun telefonuyla beni arayıp hocam sizden çok istifade ettim, beni dinleyip değer veren sahip çıkan, teselli eden tek kişi sizdiniz, hakkınızı helal edin ben bu gece intihar edeceğim. Beni burada da rahat bırakmıyorlar, çocuğumu alıkoydular, onu özlüyorum, artık kimsem yok, çaresizim hayatın bir anlamı kalmadı, deyince neye uğradığımı bilemedim…
 
Ne diyorsun kızım, olur mu öyle şey, sen inançlı birisin! Sebep ne olursa olsun hiç bir şey intihar için bir gerekçe olamaz; hem dünyan, hem de ahretin gider! Ha eğer öyle bir şey yaparsan, varsa hakkım helal etmem ona göre… Bu çıkışmamdan sonra ağlayarak; sizin için vazgeçiyorum o zaman deyince, ben derin bir nefes alabildim…
 
İki defa kalp krizi geçirip ölümden dönmüştü.
 
Çocuğunun hasretine dayanamayıp eve döndüğünde babası hızını almayıp mütemadiyen çok basit gerekçelerle ve sen benim için bir utanç vesilesisin, şeklince cahiliye döneminden kalma cümleler sarf ederek öldüresiye dövüyor ve hastanelik ediyormuş. Yine bir gün babasının gözlerinin döndüğünü görünce bir fırsatını bulup polisi arayarak kendisini kurtarmalarını istemiş; polis eve gelip kızı alıp evden çıkararak isteği üzerine önce bir arkadaşının evine bırakıyorlar. Sonra da bir Kur’an kursuna sığınıyor çocuğuyla birlikte…
 
Ön lisans mezunu olduğundan sınava girip kazanmış ve kadro almış elan bir Kur’an kursunda öğretici olarak çalışmaktadır. O arada anne-babası ve herhangi belli bir işi olmayan birisiyle hasbelkader tanışıp evlenmiş… Fakat dertler peşini bırakmamış. Baş ağrısı şikâyetiyle gittiği doktordan ağrı kesici ve antibiyotiklerle dönerek daha da beter hale gelmiş… Derken kan kanseri teşhisi konmuş ve haftalarca kemoterapi alarak tedavi görmüş, son tahlillerindeyse ne ise ki, sonuçlar iyi çıkmış…
 
Adımı koydukları bir erkek çocuğu daha olan bu mazlum minik annenin, her şeye rağmen kendi yuvasında hayata tutunmaya çalışarak mutlu ve huzurlu olmanın gayreti içerisinde olduğunu öğrendim… Öğrencim olduğunda 18 yaşındaydı.  Aradan on yıl kadar geçmiş, bilebildiğim kadarıyla ve oldukça özet biçiminde yaşananları anlatmaya çalıştım.…
 

Rabbim bundan böyle gam, keder ve dert vermesin duasıyla…

 

MFK

( Minik Mazlum Anne başlıklı yazı MFK tarafından 9.07.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.