Bindik Bir Alamete Gidiyoruz Kıyamete

Sarayın eğlence kaynağı olan Abdi Bey, III.Selim'in fasıl takımı çavuşlarındanmış." Küpeli Çavuş " diye de bilinen bu muhterem, şakacı  ve renkli kişiliğiyle III.Selim tarafından pek sevilirmiş. Öyle şakacı öyle latifeci birisiymiş ki, bu uğurda padişahın bir Sadâbâd ziyareti sırasında,az kalsın canından oluyormuş . Abdi Bey, bir arkadaşıyla şakalaşırken ansızın derenin soğuk sularında bulmuş kendini. Yüzme bilmeyen Küpeli Çavuş, boğulmak üzereyken, imdadına yetişenler tarafından zoraki kurtarılmış.

Abdi Bey,III. Selim’in vefatından sonra 1823 yılında tahta çıkan İkinci Mahmut’un da gözüne girmeyi başarmış.

Hafız Hızır İlyas'ın "Letâif-i Enderûn" adlı kitabında yazdığına göre, İstanbul limanına yanaşan bir gemiden indirilen yükler arasında, bir de zürafa vardır.

 Mısır valisi Mehmet Ali Paşa'nın padişaha armağan ettiği bu yabani hayvan, kendisini ilk kez gören İstanbulluların şaşkın bakışları arasında Çinili Köşk Meydanı'na getirilir. Zürafanın ,İstanbul sokaklarında yaptığı bu seyr u endam sırasında, yol kenarına toplanan ahali boyunu, yürüyüşünü, bakışını tanıdıkları eşe dosta benzeterek gülüşürmüş.

Zürafa, padişahın 27 Kasım günü buyurduğu fermanla görücüye çıkar. Hayvanın ağaçların yapraklarını kıpır kıpır toplayıp iştahla yiyişi hayranlıkla izlenirken, Habeş Ahmet Ağa da hazırladığı senaryoyu başlatmak üzere bağırır : "Zürafa müteyemmen ve mübarek bir hayvan olup onu eliyle tutarak bir kere gezdiren müslüman yeryüzünde hiçbir zarar ve ziyan görmez." sonra da, hayvandan çok korkan Abdi Bey'e doğru yönelerek şunları söyler : " Haydi, müslüman olan gelsin, zürafayı şöyle bir gezdirelim. Kim bu hayvanı gezdirirse cennete gidecektir."

Padişahın "memuldür" sözü üzerine kendini eller üstünde bulan Abdi Bey, zürafanın sırtına oturtulur. Abdi Bey'in yalvarmalarından, yakarmalarından,çığlıklarından korkan zavallı hayvan, huysuzlanarak İshakiye Köşkü'ne doğru koşmaya başlar.  Koşu ama ne koşu... Bu sırada Abdi Bey padişaha seslenir : "Ahiret hakkınızı helal eyleyin efendimiz. İlk menzilimiz ecel beşiğidir. İşte bindim gidiyorum, elveda."

Büyük bir olasılıkla "Bindim bir alamete, gidiyorum kıyamete." sözü zürafa sırtındaki Abdi Bey tarafından söylenmiştir. Ne var ki, kıyamete giden Abdi bey değil, zavallı zürafa olur. Küpeli Çavuş, padişahı güldürdüğü için ödüllendirilirken, zürafa, gelişinden birkaç ay sonra Afrika çölünün özlemiyle , kendisi için bir sirkten farksız olan saray avlusuna, bakımsızlıktan veya coğrafi şartlara uyum sağlayamadığından, uzanır ve bir daha kalkamaz yerinden. 

O zamandan beri  kültürel  - ahlakî ya da sosyal gidişatla çelişen bir davranışı eleştirmek amacıyla  ahali : "Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete."  şeklinde bu deyimi kullanır olmuştur.

……………………………………………..
Müteyemmen :  a. s.  Meymenetli, Uğurlu, Mübarek,kutlu.

( Bir Latifeden Bir Deyime başlıklı yazı İbrahim Çam tarafından 30.06.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.