Babam bugün oldukça efkârlı. Sohbetimiz sırasında anılarını anlatırken gözlerine bir bulut çöküyor, o dağ gibi güçlü omuzları düşüveriyor. Başını öne eğiyor, bir müddet öylece kala kalıyor. Sonra kardeşlerine olan özlemini anlatıyor, bir de onlara olan kırgınlığını.

Küçük kardeşiyle yumruk yumruğa girdiklerinde, kopup gitmişti içinden bir şeyler. Büyümek hiç de güzel değildi belki de.
Konunun üstüne gitmek istemiyor  bir yanım ama diğer  yanım da içten içe konuşmalı diyor.

Fikrimi beyan etmeden onun insiyatifine bırakıyorum, susup bekliyorum bir süre. 
Sonra derinden bir soluk alarak "cacak kurtar beni" diye haykıran küçük biraderini anlattı bana, yüzünde açan gülleri gördüm, şaşırdım. 
Kaç yaşlarındaydınız o zamanlar dedim koca çınarıma. Fazla düşünmeden, işte ancak oyun çağı dedi. Babaannem sofada (salonda) koca leğenin içinde, güç bela banyo yaptırmaya çalışıyormuş amcama.

O başak sarısı saçlarıyla bir biblo gibiydi çok güzel bir çocuktu dedi.  Sokağın kiri bulaşmıştı eline yüzüne, pandaya dönmüş halinden arınmak bilmiyordu zavallı.  Gülümsedik beraberce tekrar sözlerine devam etsin diye. Eee dedim daha sonra. Kadıncağızın sırtından ter akıyordu, haylaz gözündeki sabunları sıyırıp ciyak ciyak bağırıyordu. "Döv Cacak döv" diye haykırışı kulaklarımda hâlâ. Ne mümkün ben ve anneme el kaldırmak. Bir tarafta kardeşim bir tarafta zavallı anacığım. Tek yapabildiğim kızılderililer gibi savaş naraları atarak etraflarında dönüyorum. Kolumu, bacağımı dans eder gibi  hareket ettiriyorum. 

Katıla katıla gülüyoruz... 

Bazen insan en çokta sevdiklerini kırarmış. Hayat bu işte yapılacak birşey yok. Babaannemi hatırlıyorum da, kızım dünyaya geldiği zaman ilk gördüğünde,  mavişim benim diye koklaya  koklaya sevmişti. Sonra da tıpkı amcanın gözleri demişti. Rahmetlinin bakışlarında büyük bir özlem vardı, sesinde koca bir hasretlik. Belki de derinlerde saklı kalmıştı  duyguları. Gün yüzüne çıkmadan kala kalmıştı ketum hisleri, iki dudak arasında.

Yüzünde  biraz önce güller açan kara  Nevzat, bir bir gül yapraklarını döktü soldu gitti. Uzun süre sessizliğe gömüldük, çıt çıkmadan oturuyorduk.
 
Birgün diye tekrar söze başladı kara Nevzat, evimizde mangal hazırlanmış, közün içine atmışız kestaneleri, buram buram kokular sarmış her yanı, aç kurtlar gibi bekleşiyoruz. Bizim ufaklık doğru durmuyor, almış eline topu oynuyor da oynuyor. Olacağa bak mangalı deviriyor, bir de ardından elini yakıyor zavallı. Konu komşu doluşuyor eve, duymayana da bizim köyün ayaklı gazetesi gâvur Hatçe duyuruyor. Ünlüyüverin diyo koca nineyi, o bilir napılceğini. Tırmıklan Saliha koca karı ilaçları tavsiye ediyor. Ayşe aba da uvan (baban) doktora götürsün garik bu oğlanı diye, bana tembihliyor. Biri diyor çiş yapın üzerine, bir diğeri diyor salça sürün. Bu da yetmez gibi başlarından geçen bütün yanık hikayelerini anlatan anlatana. Akşam oluyor tabiki babam gelecek, hepsi çil yavrusu gibi dağılıyor evlerine.

Vay diyoruz, işte esas kıyamet şimdi kopacak.

Bizim ufaklık hesap soran babamdan ürküp sallıyor kuyruklu bir yalan, abimler yaktı beni diye. Ne söylesek inanmadı ki babam. Her zamanki gibi despot bir karar alarak, atıyor soğukta büyük biraderimle beni kapı dışarı. Annemin çırpınışlarını o günkü gibi hatırlarım. Ancak el ayak çekilince bizi eve alıyor, karnımızı doyuruyor.  Ana yüreği götürmüyor işte, neler çekti diyorum bizim yüzümüzden şu kadersiz.

Daha fazla üzmemeli koca çınarı konu kapanmalı, başka şeyler konuşmalı artık.
Yazarken şunu düşünüyorum, birgün herşeyi unutup çocukluk günlerindeki o masum sevgiyi birbirlerine karşı hissedebilecekler mi acaba? 
Sanırım mesafeler çok uzak olsa da, onun bu içten duygularını hâlâ içinde hissediyordur kardeşleri, belki rüyalarında özlemle sarılıyorlardır sıkı sıkıya.

H. Çiğdem Deniz.
( Cacak Kurtar Beni başlıklı yazı çitlembik tarafından 28.05.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.