Soytarı bir sitem kadar mağdur kılan,

Söz kırımı bir imge kadar da sahtekâr.

En gönülsüz beddua kadar esef yüklü

Mağlup bir düş yarası iken sızan,

Asılsız ve emsalsiz boyunduruğu

Bilinmezin indinde, gök kuşağının hizmetinde

Evren ve bile bile beyhude iken sureti

Zafiyet kırıntıları kadar da mağdur

Bir varlığı her daim töhmet altına gömen.

 

Suçu ziyan eden bedelli bir öfke

Hele ki kırık bir miladı yâd eden

Seyrinde ve mimlendiği gölgelerin

Zaruriyetinden taşan sitem misali

Süprüntü bir kinden medet uman

En asil gölgeyi bile rehin bilen.

Bilip bilmeden kovuşturduğum bir acı ki

Madem en hazin yüklem,

Benliğim kadar sorgu suali hak etmeyen

Kayıp bir imin derdinde en aykırı rüya

Kadar gözünde büyüttüğün

Ve yerli yersiz debelenip

İçinde büyüttüğün.

 

Tüketen efkârı soluklandığım an’ın:

Hiçliğin sayacını kurdum dünden arakladığım,

Kekremsi bir hüznü yâd edip,

İfşa ettiğim en derin surede

Katıksız elem bildiğim

Bir rütbe kadar soluk belki de cafcaflı

Bir öfkeyi görmezden gelip…

 

Andan ayrık bir hıçkırık olsa da belimi büken,

Yeri geldi mi neşeyi diri tutan en sakil reçete.

İçten pazarlığı görmezden gelip

Hele ki nefsi bir kaşık suda boğmanın ertesi,

Gönlün kayıp gölgelerdeki tok sesi.

 

En kırsalı bölük bölük,

Belli olsa da öncesinde

Kara deliği parçalara böldüğü evrenin

Ve en kayıtsız şarkı adsız bir imde takılı

Yine de adını koyup yeni doğan günün,

Dünlere olan isyanı yok sayan şu gönül neferi

Dizelerin takibinde iken soluksuz kaldığım her an’ı

Takıp göğsüme.

 

İndinde belli ki ya da çeperinde

Düş baz bir rabıta kadar da geleceği mimleyen,

Sorgu sual iken hak getiren,

Tekil bir ihtiras, en aykırı düş’ün

Pervazında bir gölgeyi bile rahmet bilen.

Soytarı sitemlerin aykırı mezheplerinde

Ne çok naz ne çok imtiyaz.

 

Anlam bulmak, indinde bir imin,

Takılı rüzgârın ipleri

Darağacında boynumun borcu belli ki

Ödeyemediğim kefaretin.

Bir sure ve bir naaş;

Bir rütbe en soluğundan,

Sökülmek üzere bilfiil gölgeler

Depreşirken izbelerde.

Soluk nefretin soğuk yüzü;

Gölgeli kinlerin en devrik tezahürü.

 

Sondan bir evvel, demek mi akıl karı

Hele ki soluklandığın bir dizede,

Ettiğin her bir kelam kadar da sıra dışı

Bir imgenin tekelinde biriken o hezeyan.

Sonsuz mu nutkunu tutan o nefes mi yoksa

Seni senden eden…

 

Bir zaruriyet kadar asılsız olsa da

Söyle bana nedir ecdadı şu yorgun kelimelerin belki de

Teneşir paklarken en yalan tümceyi

Büründüğün asaletin nasıl da uzağında

İsimsiz şiirlerin.

 

Israrı ya da tekrarı,

Ne sonu var ne de başı,

Hele ki boyutsuzluğun at koşturduğu o mecrayı…

Yine de susmalı mı şu kalem?

Hani olur da çatık kaşlı bir sitemi dert edip,

Dertop iken yüreğe çöreklenen…

 

Bir mabedin kovuşturduğu öylesine bir sancı,

Öylesine belki de yol yordam bilmeden

Edilen bir sitemden yüreğe esen.

Ah akılsız başım,

Ah benim aykırı hecelerim,

Demlenen gönlün bakir hüznünde

Anbean yâd ettiğim o aşkın pervazında

Buz tutan iskeleti şu münafık bedenlerin…

 

Durağan bulutlar mı yoksa

Başımda uçuşan hem belli mi olur,

En aykırı rüzgârı çağırırım da

Eserim ulu orta,

Mimlendiğim bir nazire kadar ettiğim o boykotta

Asılı kalırım aklımın kancasında

Yanık bir redifte.

 

( İsimsiz Şiirler... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 28.05.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.