Kadeh uzanmış masaya
Ayakta mazbut şişesi
Şiir sokulunca tasaya
İniyor birkaç yumruk
Titriyor malum resmin
Sağa kaymış çerçevesi
Saçların savruk
Elinde yasemin
Ne işi olursa sızmış rüzgârın
Ha düştün ha düşecek endişesi
Bilsen her heyecanım buruk
Allaha emanetken duvarın
Bir de toz içindesin
Ruhumun eylül düşesi
Benimki enikonu yorgunluk
Aynı senedesin
Bir zormuş ağlarken gülmesi
Bakıyorum da aynaya
Yalancı sevinçlerim buruk
Yeri geldi sırasının
Tam lafım vardı dolunaya
O ara penceredesin
Bu gece bir dolu ki esrarın
Mum alevinde gri kuyruk
Hediyesiymiş sigaranın
Tavanda büyümüş ışık huzmesi
Hatıra binaen dinleniyor şarkın
Filizleniyor sanki tomurcuk
Hasretin yükselirken gölgesi
Çıkmaya neyse bu ısrarın
Yine gözlerin hapsindesin
Dizelerin varmış ki bir öpesi
Dudağım nasıl öyle kavruk
Merhametli üç beş mısranın
Say ki hala özündesin
Oluyor işte arada iki laf edesi
Bilesin her bekleyişim buruk
Geçenlerde kahve ısmarlamanın
Kavgası vardı bir gülesi
Sonrası merak dinledik durduk
Falcının da varmış kendi hikâyesi
Gündüzden doymuş duaya
Sokağın dert köşesi
Dilenci direği başına buyruk
Sızlardı senin de sol tarafın
Yazık değil mi o eski lambaya
Yağmurda kayıp pervanesi
Dün bugün olası yarın
Kaç kez baharı birlikte unuttuk
Dr.süreyya Burak önder