Dün yine rüyama girdin. Anılarım çıplaktı. İnsan kapıya vurup da girer içeri. Ellerinde pişmanlık dolu bir bavul vardı. Saçlarını benim sevdiğim gibi örmüşsün. Üzerinde ilk sevgililer günümüzde aldığım yeşil elbise vardı. Bir tek gözlerinden akan yaşlar bana ait değildi. Bavulu yere atıp koşar adım sarıldın bana. Bir an nefesim kesildi sandım. Sonra elimde olmadan ellerini tuttum. Nasıl bir rüyaysa artık!

 

Kitap kokulu bir parfüm almıştın bana. Japonya da bile daha yeni piyasaya sürülmüşken. Gözlerime yine o ilk günkü saf liseli âşıklar gibi baktın. Tek bir cümle dahi kurmadan saatlerce konuştu gözlerimiz. Kimi zaman en güzel anılarla rengârenk çiçekler gibi gülümseyişler sunduk mehtaba. Kimi zamanda en büyük hüznü yağmurun dahi rahmetini kaçırmasına neden olurcasına ahlara boğdurduk.

 

Sonra uyandım birden. Baktım ki hala karşımdasın. Ne yapacağımı bilemedim o vakit. Sanki rüyada gibiydim ama rüya değil. Birden yatağımdan fırlayıp sana sarılmak istedim. Senden geçerken kendim oldum. Bir beden de çift başlı çift gibiydik. Sonra bedenimden uzaklaştı ruhun. Anladım ki ancak senden geçersem kendim olacağım. Kabul etmesi güçte olsa…

 

Serap mı gördüğüm. Yoksa bir kelebek, son demini benimle mi geçirmek istiyor?

 

( Davetsiz Kelebek başlıklı yazı Mecaz Adam tarafından 26.05.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.