Rüzgarlar som ışıklarını son kez yayıyordu sırma saçlarına yeryüzünün beyhude vakitlerde                                 Küçük bir kız çocuğu saçlarını tarıyordu hayal ettiği umut dünyalarının üstüne geceye yaklaşan son saatlerde       Hazırlanıyordu ateşler üstlerinden atlamak için sabırsızlanan insan topluluklarını görür gibi sallanıyor                 Rum balıkçılar son lüferlerini yakalarken boğazdan dini bir ayin misali son kez çıkarttı istavrozlarını                     Sokaklarda dilenciler kirli bedenleriyle toplarken son paralarını akşam doğmak üzere tüketiyor  istikhaklarını     Bir yaşlı memur yaşadığı kötülüklerin ararken meydana geliş saiklerini                                                               Düşmeye yakın olduğumuz anlarda bütün gücümüzle aradığımız yaşama sarılış nispetindeki sonsuzluk faiklerini Yaşama güzelliklerini öldürüp bizi üzüntülere garkeden esatirlerin yok oluşlarının faillerini                                   Bir konçertonun son kısımlarında hafif tınılarla nefesini arttıran Johann Sebastian Bach ezgilerini                       Bir edebi metinde yararlanılan en zarif imgelerin arasında narince ışındayan Henry Bergson sezgilerini               Arayarak mayıs girdi heralde benim vehmim hala son nisan yağmurunda kıpırdıyor                                               Bir karınca taşıyordu yükünü doğan Güneşin güçlü kollarının arasında sessizce ilerlerken arkasında yavruları     Ateş üstlerinden atlamak için insanlardan medet umarken unutmuştu yüreğinde savrulanı                                     Görür gibiydi ateşin üstündeki bir kırlangıç pişti oynayan aylakların gırgırlarının son demlerini                           Tüm  umursamazlığıyla umursadığı dertlerin ışığında yokluğunu arayan bir işportacının açtığı kapıları                 Aralayarak mayıs girdi heralde gönülleri verdiği hoşluk kısa kısa gülümsüyor karanlıklardan aydınlığa               Bulgaristanda bir halı satıcısı işlerinin kesatlığından bahsederken bir Mayıs ayında selam verdi korkuyla karşısındaki ayana                                                                                                                                                     Ali Kabuli Paşa bir Mayıs akşamı arz ediyordu Moskofun durumunu mebuslara bir Meclis-i Ayan toplantısında   Avcı taburlarının çığlıklarının yükseldiği bir akşam saatinde korkan bir küçük çocuğun şaşkınlık kalibresinde       Bir Mayıs sabahı otobüsü kaçıran bir genç kızın bakışlarının sonsuzluğa takılan son saniyesinde                           Mayıs girdi heralde bütün sistemlerin kavislerinden önemli bir evkaf memurunun vazifesinden                             Rüzgar durmuştu kesilmişti velvelelerin hüzün musikileri  sarmıştı kainatın etrafını kupkuru tebessümlerle         Küçük kız çocuğu bırakmıştı saçlarını taramaya yatağında uyumaya çalışıyordu sıcak gecelerde                             Mayıs girdi heralde ama hala bende yalnızlık ezgilerinin boş safhaları mütemadiyen hakim......

( Mayıs Girdi Heralde başlıklı yazı ercaga tarafından 3.05.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.