Hüznün coğrafyası ıslak
tümceleri maharet bilip,
Gün bitimine
serpiştirdiğim dipsiz sezilerim;
Milat bildiğim en demli
sevda ki
Tüm yalıtılmışlığıma
hükmeden
En asi bilmece.
Niyazında esir
tutulduğum bir gönle,
Yağan nurun yüzü
hürmetine,
Devindiğim en telaşlı
mecra:
Gidip de dönmeyenlere
okuduğum rahmete karışan,
O mefta tümcede saklı
tuttuğum en asil tekerleme:
Soyutlanmakla eş değer
bin bir gece,
Masallara saldığım
gizemde saklı tuttuğum
En çetrefilli reçete,
Buğusundan yoksun bir
aşka delalet.
O kırık terennümü
teselli bilip,
Başımı yasladığım en
hoyrat imgede,
Savrulduğum nefesi
bilinmez bir gölgeye
Rast gelip,
Kaçıncı rakım ise
sefaletin eşleştiği;
Hangi eksen ise,
Miladımın mimlendiği.
Bir ölünün tahakkümü
kadar muhafazalıyım ezelden
Yaşayıp da eremediğim
mutlu nihayete belki de.
Sondan bir öncenin
çaprazında,
Hoyrat ve haydut bir
imgede takılmışlığı aklımın,
Artık hangi kanca ise
sarkıttığım üzünçlerin vebali
Ve kara bir gecenin tam
da kayıp yarısında.
Basireti bağlanmış bir
cümleyim senden sonra,
Öncesi kayıp bir
günceyim hatta
Ve medet umduğum
gölgelerden sorarken hatırını
Zifiri öksüzlüğüme.
Demli bir sancının en
delici bakışıyım:
Günbegün soğurken aciz
bedenim
Isıtılmaya muhtaç boş
ellerimden kayıp giden
En ıssız maziyim.
Yarınları kayıp bir
miladın,
Satılmış rahvan
duygularımın mimarı senden ibaret
En asil sefalete muhtaç
bir göçebenin
Olmazın oluru
isyanıyım.
Kıblesi kadar kıymete
binse keşke
Üç beş izafi cümleyi
teğet geçen kırık kalem kadar
Derbeder miyim de
dilimde bunca sitem?
Denk düşmekten öte
devrilmek,
Sunmaktan öte sınanmak
Belli ki izafi bir
coşku
Gecenin zifiri
yalnızlığının boynuna doladığı
Kaderin ki haznesinde
susuz bir gölet kadar
Rahmetin beklentisi ile
Açmışken ellerini gök
kubbeye.
Gün ölgün, gün üzgün;
Beşerin sancısı en
derininde kırsalı belli ki
Nedamet yüklü bir
bilmeceden
Adım adım düşerken başı
öne,
Bir hoş seda, demek
kadar beyhude mi yoksa
Gecenin indinde
sarılmışken kolları bilinmezin
Yine dökümünde bedel
yüklü bir öngörü
O sonu gelmek bilmez
masalın.