Adam
bir baktı ki kadına, kadın feleğini şaşırdı. Sanırsınız ki şimşek çaktı, her
tarafı yaktı. Hani bir cama taş değer ya anında o cam tuz buz olur ya! Kadın da
öyle oldu. Kırıldı sol yanından; kalbinden. Yıkıldı aklından. Ne kalp kaldı
çarpacak, ne de akıl kaldı mantığa vuracak. Boş bir çuval gibi oldu. Olduğu
yerde kalakaldı. Nokta atışıydı bu bakış. Kadının gözbebeğine isabet etmişti. Kalbinin
tam da ortasına aşkın tecelli ettiği yere... Adam kadının gözbebeği olmuştu.
Yıldırım
aşkımı dersiniz, başka bir şey mi zannedersiniz bilmem. Lakin ağa takılmış
serçe gibiydi kadının yüreği, pıt pıt atıyordu kalbi. O deryaları dalgalandıran,
yaprakları uçuran, dağları yerinden oynatan kadın gitmiş de çiçeğe konduğunda
çiçeği incitirim diye düşünen bir kelebek gelmişti. Ah be aşk, ne diyebilirim
ki sana; sadece aşk olsun diyeyim bari! Kadın o an'a dek o kadar havalıydı ki! Ayakları
bulutlara takılıyordu adeta. Maviliklerde seyahat ediyordu. Onunla muhatap
olacak kişi öyle alelade biri olamazdı. Baştan ayağa asil takılıyordu. Aslı
çamurdandı oysa! Yağmur yağdığında anlardı.
Yürüdüğü
vakit etrafında ne varsa uçardı adeta. Rüzgarı vardı kadının, etkisi... Onun bu
etkisine karşılık olarak da tepkisi oluyordu herkesin. Herkes dört gözle ona
bakardı, hasretle ona yanardı. O ise kimseye aldırış etmez, önüne çıkan ne
varsa ezip geçerdi adeta. Bu ezip geçme yürüyüş ile tavır ile bakış ile olurdu.
Ama şu an ters giden bir şey vardı. İlk defa gördüğü biri vardı karşısında ve
bu adam gözlerini namlusuna sürülmüş mermi ile eller tetikte bekler gibi
sürmüştü kadının üzerine. Kurtuluşu imkansızdı bu bakışlardan kadının. Güdümlü
bir bakıştı bu, hedefe odaklı bir nazardı. Kadın adamın göz nişangahında
kilitlenmişti. Bunda da hayır vardı elbet.
Adam
başıyla nazikçe bir selam verdi kadına. Sonra: - Affedersin, dedi. "Sen
benim kaderimsin." Damdan düşer gibiydi, dağdan kopup gelen çığ gibi. Ansızın
bastıran sağanaktı. Kalp kriziydi. Nüzuldü. Kadın afalladı:
- Ne dedin, ne dedin sen?
Anlayamadım.
- Sen benim kaderimsin, yaşayacağım
seni. dedi
adam kararlı bir ses tonuyla. Kadın
şaşkındı, bu bir şakaydı, öyle de olmalıydı. Evet evet, bu bir şakaydı. diye düşündü. "Böyle kader mi olur?" diye
düşündü. Çalkapı aşk mı olur, böyle söylenir mi? Kadın anlık değişime
uğrayıverdi. Kalbi kaburgalarını kıracak gibi atıyordu.
Adam
kadına iyice yaklaştı. Adamın nefesi, kadının nefesine değiyordu adeta. Adamın
sesi, kadının kalbine işliyordu. Gözleri ise onu teslim alıyordu. Sözden öte
bir an'dı. Özden kopup gelen bir çığlık atmak istiyordu kadın, yüreğini söküp
yerinden haykırmak ve neler oluyor bana deyip ardına bile bakmadan kaçmak. Ama
yapamıyordu. Onu olduğu yere kazık gibi çakan bir şey vardı içinde. Kanını
kaynatan... İçini eriten...
- Sana bir baksam şöyle derinden, bakmadan
edemem bir daha! Bir şey gelmez elimden, sevmeden duramam. Göz hakkımsın. Gördüğümde
mutlu olduğum, adın düşmez dilimden. Görmediğimde kahrolduğum, kimse bilmez
halimi.
Kadın
gözünü dikti adamın gözlerinin tam ortasına. Seneler geçti. Baharlar geldi, çiçekler açtı. Kuşlar öttü, gülüşler çoğaldı o anda! Kaç dakika kaldılar böyle,
kaç saat bilinmez. Kader yazılmışsa da asla silinmez. Aşk öyle bir giysidir ki
herkesin bedenine uyar ve her şeyin şeklini alır. Adam aşk elbisesiyle gelip
dokunmuştu kadının ruhuna. Onulmaz bir yer açmıştı, sadece aşk dolu bir bakışla
kadının dünyasında. Kadın da büyülenmiş gibiydi, uçar gibi... Kadın anlık
değişimine inanamıyordu. Bir güzel olmuştu ki! Bir şahane... O kadar olurdu;
bunun için kuaföre, güzellik merkezine ya da
oraya buraya gitmemişti. Sadece kendisine hayranlıkla bakan bir çift
göze ayna olmuştu. Sormayın ömrü bir güzel olmuştu!
Bir
bakış neler yapar insana?
Hesaba
gelmez, imana...
Hiçbir
ölçüye uymaz, akla sığmaz.
Adam,
kadına bir baktı, kadının yüreğini can evinden yaktı.
Kadın,
adama bir baktı, yanardağlar adamın yüreğine lav lav aktı.
İki
aşk dolu bakışın kesiştiği yere de nihayetinde bahar geldi.