Yunus bu sabah bambaşka bir Yunus olarak uyandı güne. İçinde uçuşan
kelebekleri durdurmak pek kolay değildi. Bir kuş konmuş kalbinin üzerinde şarkı
söylüyordu. Pencereyi açtı. Güneş o her zamanki neşeli haliyle gülümsüyordu
güne. Yunus da bundan sonraki hayatını enerjik, hayat dolu bir adam olarak
yaşamak istiyordu. Kahvaltıyı bahçede yapmak niyetindeydi. Bahçeye çıktığında
Damla çiçekleri suluyordu. Bir müddet uzaktan sessizce izledi. Ne kadar da güzel
görünüyor diye düşündü. Damla’nın yüzünde uykusunu almış bir insanın dinginliği
vardı. Aşkla suluyordu bahçedeki çiçekleri. Damla sabahlığı ile çıkmıştı
dışarıya. Yunus’un kendisini izlediğini görünce önce bir çeki düzen vermek
istedi kendisine. Panikleyince ne kadar sakar olunabilirin cevabını yanıtlıyor
gibiydi davranışları. Yunus Damla’nın heyecanını izlerken gülümseme hiç
yüzünden eksilmiyordu. Yunus Damla’yı selamlayıp yanına geldi. Selamlaşmanın
ardından onu kahvaltıya davet etti. Damla da kabul etti. İkili dağ evinin eşsiz
manzarası karşında ilk kahvaltılarını yaptılar. Yunus Damla’ya avukatlık işine
başlayacağını söylediğinde Damla’nın gözlerinin içi gülüyordu. İşte beklenen
hareket dercesine baktı Yunus’un yüzüne.
İkili kahvaltıyı yapıp dağ evinin etrafında yürüyüş yaptılar. Yorulup bir
yere oturdukları sırada Damla anlat bakayım dercesine baktı.
Yunus: Ailemi bir trafik kazasında kaybettim. Bu üzüntü benim hayatımı
tümden beter etti. Bende beş ay boyunca eve kapanık biri olarak yaşadım.
Dışarıya yalnızca gazete ve yiyecek bir şeyler almak için çıktım. Onun dışında
hep evde durdum. Kardeşim desen yurt dışına kaçtı. Ne yapacağımı inan hiç
bilmiyorum.
Damla: Öncelikle ilk adımı değişime ihtiyacın olduğunu fark ederek attığın
için bir adım öndesin. Ailene gelince ölüm takdiri ilahi her ne kadar
kabullenemesek de. Kardeşine gelince o da senin gibi bu durumda ne yapacağını
bilemediği için yurt dışına çıktı. Ve emin ol ki geri dönecektir. Ama sakın ona
kızma. Çünkü o geri döndüğünde tutunabileceği tek dalı sensin. Mesleğine
başlaman da isabet olmuş. Adaletinle inşallah bu vatana millete layık bir
hizmetkâr olacaksın.
Yunus: İnşallah Damla tek arzum bu.
Damla: Ve son olarak, eski arkadaşlarından, eski mahallenden, dahası eskiye
dair ne varsa onlardan kopuk yaşama. Korkularının üstüne gitmeden bir şey elde
edemezsin. İlkin zor gelecektir elbet. Ama başaracaksın ben buna inanıyorum
Damlanın tavsiyeleri Yunus’a iyi gelmişti. Olmak istediği adam olmak için
gereken her türlü tavsiyeleri almıştı. Şimdi icraat zamanıydı. Yarın adına
güzel bir plan yapmalıydı. Damla bu konudaki tek danışmanıydı. Eve varır varmaz
Damla’yı aradı. Yarın adına planlar kurdular.
Yunus telefonu kapar kapamaz içinde kelebekler uçuşuyordu adeta. Uzun
zamandır ilk kez böylesine mutlu hissediyordu. İlk kez gerçekten gözlerinin içi
gülüyordu. Tek bir dileği vardı. Bu huzur dolu anlar hiç bitmesin. Odasına
baktı. Bir kütüphane odası gibiydi. Tek
kişilik bir baza ve masa dışında odayı kaplayan eşyalar yoktu. Bir tek kitaplar
dolusu dolabı vardı. Oda onun için eşyadan fazlasıydı. Bir nevi dost gibiydi.
Ne zaman canı sıkılsa sohbet edebileceği, dertlerini anlatıp itiraflarda
bulunabileceği bir dert ortağı gibiydi onun için bu kitaplar dolusu dolap.
Bugün bir itiraf daha gelecekti. Kitaplığa bakıp bir kitap seçti. Kitap tamda
itirafına uygun bir kitaptı. Atilla İlhan’ın ‘’Ben Sana Mecburum’’ adlı şiir
kitabıydı.
Evet, Damla dağ evine yerleştikten sonra Yunus için vazgeçilmez olmuştu.
Yunus ona mecburdu. Onsuz bir hayatı istemiyordu. Daha Damla’yı tanıyalı aylar
geçmiş olsa da sanki yıllardır tanıyor gibiydi. Çocukluğunda tek dostu olan
Aliye ablanın kızı Fatma gibiydi. Ondan da öte her gün başının ucunda bekleyen
annesi Makbule gibiydi. Onsuz bir hayatı istemese de oda bir gün hayatından
çıkıp gidecekti. Tıpkı anne ile babası gibi…
Akşam çökmek üzereydi. Arabasına atlayıp yarın gidecekleri yerleri görmek
istedi. Sanki Damla yanındaymış gibi… Eve döndüğünde gece saat on ikiye
geliyordu. Yatağa uzanıp kendisini uykuya teslim etti. Yarın her şey daha güzel
olacak temennisiyle…