Kurban Bayramı’nın ikinci günü, öğleden sonra Derince sokaklarında dolaşıyorum. İçimde garip bir boşluk, sıkıntı veren bir tatsızlık… Gurbette olmanın hissettirdiği bir yabancılık duygusuyla yavaş yavaş adımlıyorum; sakin, heyecansız sokakları. Birini arıyorum; aradığım, bir tanıdık değil. Aradığım şey bir kişilik, bir kimlik, bir duruş… Hani ünlü bir filozof elinde fenerle gündüz vakti dolaşıyormuş. “Ne yapıyorsun?” diye soranlara “İnsan (adam) arıyorum.” diye cevabını yapıştırmış ya. Benimki de öyle bir şey.

Benim için gurbet, düşünce ve idealde yalnız kalmaktır. Benzer düşüncelerin paylaşılmadığı kişilerle yaşamak, ana ocağı bile olsa, insan için gurbettir. Düşünen herkes akıllarının ve ruhlarının uyum sağladığı kişileri arar. Düşünmeyen insanlar ise bedensel isteklerinin onları sürüklediği ortamlarda ömür tüketirler. “Düşünüyorum, öyleyse varım.” İfadesiyle ortaya konulan meşhur söze hak vermemek elde değil.

Bütün bu düşüncelerle gezerken gözüme açık bir kitapçı dükkânı çarptı, daha önce de geldiğim bir yerdi burası. Çölde devesini kaybeden bedevinin bineğini bulduğunda duyduğu sevinçle dükkâna girdim. Düşünen insanlar, burada olmayacaktı da nerede olacaktı. Gözlerim dükkân ile ilgilenen bir öğretmeni aradı, ama bulamadı. O sırada tezgâha bir delikanlı yaklaştı. “Buyurun, ne istediniz?” dedi. Oysa ben bir şey almak için gelmemiştim oraya. Bir an duraksadıktan sonra orası ile ilgilenen tanıdık beyefendiyi sordum. Delikanlı onun evde misafir ağırladığını kendisinin onun oğlu olduğunu söyledi. Yan tarafta bir genç daha oturuyordu. Onlara “Düşünen bir adam arıyorum” dedim. O da “Buralarda düşünen adam bulamazsınız.” cevabını verdi. Ben bu cevabı onun karamsarlığına vererek her yerde düşünen insan bulunabileceğini belirtim. Biraz konuştuktan sonra baktım ruhumdaki sıkıntı dağılmadı, hayal kırıklığı ile oradan ayrıldım.

Biraz sonra ikindi ezanı okundu. En yakın camide namazı kıldım. Caminin imamını tanıyordum. İmam kendisini yetiştirmiş, aydın bir insandı. Namazdan sonra yanına gittim. Onunla tatlı bir sohbete daldık. Karşımdaki insan; içinde yaşadığı toplumun sorunlarını dert edinmiş, çevresindeki insanların iyi olması için kendini paralıyordu. Bana projelerinden bahsetti, projeleri gerçekleştirmenin zorluklarından bahsetti. Ben de kendisini takdir ettim. İmamın yanından ayrılırken kuş gibi hafiflemiştim. Yaşadığı ülkenin ve o ülke insanlarının dertleriyle dertlenmiş bir kişiyle konuşmanın mutluluğunu yüreğimde hissediyordum. Hiçbir şeyin düzelmediğini, her şeyin kötüye gittiğini söyleyen içimdeki sesin sustuğunu ve “Her şey daha güzel olacak” diyen bir sesin yükseldiğini fark ediyordum. Rabbim, her kurumda faydalı işler yapmak için çırpınan insanların sayısını çoğaltsın. Çoğaltsın ki biz geleceğe umutla bakalım.
( Bir Bayram Sancısı başlıklı yazı Abdullah GÜNDEM tarafından 6.12.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu