TÜRKİYE ÖRTÜLÜ HAÇLI SALDIRILARI ALTINDA

Türkiye büyük bir saldırı altındadır. Bir başka ifadeyle Türkiye ilan edilmemiş bir savaşın içine sokulmuştur. Bu savaş da sömürgeci güçlerin kendilerinin kurdukları, yönettikleri ve devreye soktukları uluslararası terör örgütleri vasıtasıyla başlatılmıştır.

Başta ABD, AB, RUSYA, İSRAİL vb gibi ülkeler olmak üzere sömürgeci güçler Irak ve Suriye’de IŞİD’i(DAİŞ)  kurup ona vahşi cinayetler işleterek, dünyanın dikkatini bu paravan terör örgütü üzerine toplamışlardır. Aynen EL KAİDE terör örgütü vasıtasıyla yaptıkları gibi. (Bu köşede 29 Eylül 2014 günkü “IŞİD’e karşı koalisyon” başlıklı yazımızda, IŞİD’i kimlerin kurup kullandığına yönelik düşüncelerimizi ve tespitlerimizi yazmıştık.  Geldiğimiz noktada bu konudaki tespitlerimizde yanılmadığımız görülüyor.)

Sonra, dünya çapında bu terör örgütüne karşı güya bir koalisyon oluşturup bölgemize kuvvet yığmışlardır.

Ardından PYD(PKK) gibi Türkiye’ye karşı kurulan başka terör örgütlerini de devreye sokmuşlardır. Utanmadan birde PYD terör örgütü değildir diye açıklama yapmaktadırlar.

Bu terör örgütleri vasıtasıyla ülkemize karşı saldırılar düzenlemeye ve tuzaklar kurmaya başladılar. Bunu yapanlar da güya dost ve müttefik! Bildiğimiz ülkelerdir.

Bu terör örgütlerinin başında gelen PYD terör örgütü üyesi bir terörist 17 Şubat 2016 Çarşamba günü Ankara’nın en merkezi yerinde askeri servislere bombalı bir intihar saldırı düzenlemiştir. Bu saldırıda 28 asker ve sivil vatandaşımız şehit edilmiştir.

Ankara’da ve yurdumuzun çeşitli yerlerinde kahpece şehit edilen askeri ve sivil vatandaşlarımıza, Allahtan rahmet ve yakınlarına başsağlığı diliyoruz.

 Bu ve benzeri saldırılar Türkiye’nin ilan edilmedik bir savaşla karşı karşıya olduğunun bir göstergesidir.  

Bu savaşın bir tarafında dünyanın süper güçleri olan ABD, AB ve Rusya’yla birlikte İsrail, İran, Suriye vb ülkeler, diğer tarafında ise sadece ve sadece Türkiye vardır.  Türkiye’yi Anadolu’nun dışına çıkamaz hale getirerek adeta kıskaca alma operasyonu yapmaktadırlar.

Bu arada içinde bulunduğumuz NATO’nun bir numaralı yetkilisinin bile, Türkiye’nin NATO’ya güvenmemesi gerekir dediğini de unutmayalım. 

Dolayısıyla Türkiye çok yönlü bir saldırıya maruzdur. Hem de dost ve müttefik dediğimiz ülkeler vasıtasıyla. Allah milletimizin yardımcısı olsun.

Bu saldırılar aslında örtülü bir haçlı ittifakı saldırısıdır. Fakat haçlı görüntüsü vermemek için, Müslüman görünümlü terörist grupları ve İran, Suriye vb gibi Müslüman ülkeleri de yanlarına almışlardır. Maalesef kendi içimizden de müttefikler bulmuşlardır.

Peki, Niçin Türkiye diyebilirsiniz.

Şunun için Türkiye.

İslam ülkeleri arasında tarihi geçmişi ve potansiyeli itibariyle süper güç olabilecek, sömürgeci güçlere ve dünyadaki mazlumlara yapılan zulümlere dur diyebilecek tek ülke Türkiye’dir.

Türkiye’nin yakın gelecekte büyük ekonomik ve nükleer güç olma ihtimali batılı sömürge güçlerini ve Rusya’yı rahatsız etmektedir.  Onun için şimdiden gelecekteki çıkarlarını ve güvenliklerini garanti altına almak için kendilerince tedbir almaktadırlar.

Bunun en büyük göstergesi ABD, AB, İSRAİL ve Rusya’nın Suriye’de ittifak oluşturmalarıdır. Bu ittifak hiç şüpheniz olmasın öncelikle Türkiye’ye karşı kurulan örtülü bir haçlı ittifakıdır.

Bir başka tehlikeli işaret ise, belki birçok kimsenin dikkatini çekmedi ama Katolik dünyasının lideri Papa Francesco ile Rus Ortodoks Kilisesi Patriği Kirill’in, 12 Şubat 2016 günü Küba’da tarihte ilk defa bir araya gelmeleridir.

Hıristiyan dünyasının bu iki büyük mezhep liderinin yaptığı görüşmenin hayra alamet olmadığını belirtmek istiyoruz.

Rakip iki mezhep dini liderinin bir araya gelmesi ve bu büyük iki Hıristiyan mezhebinin barışması ve yakınlaşması tarihi haçlı zihniyetinin güçlenmesi bakımından önemlidir. Bu durum ise Türkiye’nin ve İslam dünyasının aleyhine olan bir gelişmedir.

 Türkiye’nin görünen gücü belki de bunlar karşısında çok küçük görünebilir. Fakat Türkiye’nin büyük bir potansiyel gücünün olduğunu onlar bizlerden daha iyi biliyorlar.

Tarihi hafızamız bizlere maalesef unutturuldu ya da unuttuk ama haçlı zihniyeti tarihi hafızalarını unutmadığı gibi her zaman tazelemeyi de ihmal etmedi.

Bir başka tehlikeli işaret ise, bütün İslam ülkeleri ya kendi içlerinde etnik ve mezhebi savaşlar çıkartılarak savaştırılıyor ya da birbirleriyle ihtilaflı hale getiriliyor, getirildi. Böylece güç birliği oluşturmalarının önüne de büyük bir set oluşturuluyor, oluşturulmaya da devam ediliyor.

Bütün bunlara karşı Türkiye’nin yapabileceklerinin de olduğunu unutmayalım.

Hani sık kullandığımız güzel bir söz vardır. “Düşmana düşmanın silahıyla karşılık verin” diye.   

Unutmayalım Türkiye’nin yumuşak karınları olduğu gibi her ülkenin de yumuşak karınları vardır

Eğer Türkiye kendi potansiyelini iyi değerlendirebilir ve kullanabilirse, Türkiye’nin de yapabileceği çok şeyler mevcuttur.

Bunlardan bazıları şöyledir.

 Kendi hinterlandında batılı güçlere karşı halk tabanında bir örgütlenme, protesto hareketi başlatabilir ve yönetebilir.

Öncelikle Türkiye’nin istemeden girmek zorunda kaldığı IŞİD maskeli koalisyondan çekilerek, diğer üyelerin çekilmesini tetikleyebilir.

Türkiye’ye sığınan ve Avrupa’ya geçmek için fırsat kollayan milyonlarca mülteciyi gözmezden gelerek Avrupa kapılarına dayandırabilir.

Çok geç kalmış olmakla birlikte özellikle Rusya’daki ve diğer ülkelerdeki akraba toplulukları harekete geçirmeyi deneyebilir.

ABD ve AB vb ülkelere Türkiye üzerinde sağladığı askeri bazı kolaylıkları kısıtlayabilir.

Dostluğun ve özellikle müttefikliğin dayandığı yazılı anlaşma, kural vb kaynakları devreye sokabilir.

Yaşadığımız Konjonktür’de zor olmakla birlikte yeni dost ve ittifaklar oluşturma yoluna gidebilir.

Türkiye’ye karşı kurulduğunu bildiğimiz ittifakları dağıtmak için çeşitli girişimlerde bulunabilir.

Şu anda sahip olmadığımız 2000-3000 km menzilli füzeler üreterek gücünü dost düşman herkese gösterebilir.

Hepsinden önemelisi Türkiye en kısa zamanda nükleer denemelerini yaparak, caydırıcı bir güç olmakla kalmaz aynı zamanda Türkiye’ye yönelebilecek tehlikeleri daha kaynağında bertaraf edebilir.

Yine Türkiye’ye karşı kurulan örgütlere benzer örgütleri, ilgili ülkeler içinde devreye sokabilir. İngiltere’nin Osmanlı’daki azınlıkları kullanmasına karşılık, II. Abdülhamit Hanın İngiltere’de İRA teşkilatını kurup desteklediği gibi.

 Son olarak şunu söyleyerek yazımıza son verelim. Türkiye’ye karşı yapılan bütün bu saldırılar karşısında, bekle gör politikasıyla ya da eli bağlı kalmakla, hiçbir saldırının önlenemeyeceği asla akıldan çıkarılmamalıdır.

 

( Türkiye Örtülü Haçlı Saldırıları Altında başlıklı yazı İ.Sarıçay tarafından 23.02.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.