BİLİNÇALTIMIZ ZORLAMAYI SEVMEZ

Hepimizin başına bazı zamanlarda gelir ya. Çok iyi bildiğimiz bir konuyu hatta adımızı bile bazen unuturuz. Dilimizin ucuna gelir ve bir türlü söyleyemeyiz. “Hay aksi şeytan dilimin ucunda yahu bir türlü aklıma gelmiyor” deriz. Gelmez çünkü, ona cevap verecek olan duyumuz bilinçaltımızdır. Bilinçaltımızın en büyük özelliklerinden birisi, “zorlanmayı sevmemesidir”.

Diğer bazı özellikleri ise,

-         Olumsuzu olumluya çeviremiyor. İyi-kötü, doğru-yanlış ayırımı yapamıyor. Sorgulayamıyor.

-         Tartışma ve muhakeme yeteneği yoktur. Karşılaştırmalar yapamaz, akıl yürütemez ve yorumda bulunamaz.

-         Yalnızca bilincin sözünü dinler, şaka ve espriden anlamaz. Bilinçten aldığı emri olduğu gibi uygulamaya çalışır.

-         Zorlamayı, sıkıştırmayı, karmaşayı, belirsizliği, uyumsuzluğu,, karamsarlığı, ikilemi ve her türlü olumsuzlukları sevmez.

-         Olumlulukları, rahatlığı, açıklığı, şeffaflığı, berraklığı sever.

Bilincimiz bilinçaltımıza bir görev verdiği veya hatırlattığı anda, bilinçaltımız emri veya siparişi almıştır. Ama hemen cevap vermesi çoğu zaman zordur. Belleğine önceden kaydettiği bilgileri elden geçirmesi gerekir. İster açık ister kapalı bir şekilde emri alan bilinçaltımız, derhal hard diskini karıştırmaya başlar. Onu zorladığımız zaman (hani dilimin ucunda diyerek sıkıştırıyoruz ya) bize hemen cevap veremez. Ama ne yapar? O ilgili görevi almıştır, sadık bir şekilde kayıtlarını özenle karıştırır. Belirli bir süre sonra ilgili bilgiye ulaşır ve bizden izin dahi almadan “şak” diye önümüze koyar.

Genellikle ne yaparız? Dilimizin ucundakini hatırlayamayınca, “hay aksi diyerek” günlük eylemlerimize devam ederiz. Bir müddet sonra o dilimizin ucunda olup da asla hatırlayamadığımız olay veya durumu unuturuz ve normal ilgilendiğimiz eylemlerimize devam ederiz. Konu başka bir mecraya geçmiştir. Fakat bilinçaltımız bilincimize çok sadıktır. Görevini ihmal etmez ve çalışmaya devam eder. Kayıtlarını sabırla ve itinayla inceler. O bilgi daha önceden bilinçaltımızın havuzuna girmiş ise, (çok kullanılmış ve alışkanlıklarımız listesine girmiş olmalıdır), bilinçaltımız onu bulduğu anda biz hangi ortamda ve olayda olursak olalım, hiç danışmadan, sormadan araya girerek o bilgiyi bize sunar.

Bilinçaltımız bilincimizin emrindedir. Bilinç kaptan, bilinçaltı tayfadır. Bilinçaltımız hiç sorgulamadan, yorum yapmadan, ayrıştırmadan, iyiyi kötüden, kötüyü iyiden ayırmadan, bilincimizin talimatlarına harfiyen uyar.

Onun ölçüsü, bir eylemin ne kadar çok bilinçlice tekrarlandığıdır. Yeteri kadar tekrarlanan eylemleri alışkanlık haline getirir ve otomatik pilotuna devreder. Faydalı mı zararlı mı?, iyi mi kötü mü?, ak mı kara mı?, uzun mu kısa mı?, gece mi gündüz mü? Analiz etmez, yorum yapmaz, değerlendirmede bulunmaz.

Onun için, çok küfredenler, bir müddet sonra küfretmeyi alışkanlık haline getirirler ve sürekli küfrederler ve farkına bile varmazlar.

Çok gülenler de aynıdır. Çok gülerek gülmeyi alışkanlık haline getirmiş ve bilinçaltımız onu kayda almıştır. İlk fırsatta gülünecek bir malzeme bularak veya üreterek, bilincine dahi danışmadan güler.

Kim neyi çok dener, yapar ve tekrarlarsa, o eylemleri alışkanlık haline gelir. Alışkanlık haline gelemeyen eylemleri bilinçaltımız değil, bilincimiz yönetir.

O halde neyi tekrarladığımıza, ne ile düşüp kalktığımıza, neyi çok denediğimize çok dikkat etmeliyiz.

Çalışkanlık bir alışkanlıktır. Tembellik de bir alışkanlıktır. Güzel konuşmak da, fena konuşmak da alışkanlıktır. Her konudaki ustalar, ustalıklarını bilinçaltlarının marifeti ile yerine getirirler.

Bir kişi aynı anda bilinçli olarak iki işi birden yapamaz. Mesela telefonla konuşurken, bize de makul cevap veremez. Ya telefonu kapatarak uzağa götürür bizi dinler, ya da bize sus işareti yaparak telefonu dinler.

Ama bilinçle birlikte bilinçaltı iki ve daha fazla işi birlikte yapabilir. Tek şart bilinçaltına alışkanlık olarak kaydedilmesidir. Uzun yol otobüs şoförleri saatlerce hem otobüsü sürerler, hem de hostes koltuğundaki konuğu ile nitelikli sohbet ederler. Sohbeti bilinciyle yaparken, otobüsü bilinçaltı ile sürer. Mesleki melekelerini geliştirerek ustalaşan bütün insanlar aynıdır. Terzi hem elindeki işi kaliteli bir şekilde işler, hem de yanındaki ile sohbet eder. Berber de öyledir, mobilyacı da…

“Bu kahrolası hastalıktan bir türlü kurtulamıyorum” diye düşünen veya konuşan bir kişinin o hastalıktan kurtulması çok zordur. Çünkü, bilinçaltı üç tane olumsuz emir almıştır. Kahrolası-hastalık ve kurtulamamak. Olumsuzu olumluya çeviremediği için, olumsuzlukları gerçekleştirmeye koyuluyor.

Onun için ne düşündüğümüz (olumlu mu olumsuz mu), ne planladığımız, ne söylediğimiz, çok büyük bir önem kazanıyor. Sosyal medyada hastalık yapıştı bir türlü gitmiyor diye feryat edenlerin, yeniden düşünmeleri gerekiyor.  Birçok kimse farkına dahi varmadan, olumsuzlukları düşünerek, aklına getirerek, söyleyip dillendirerek, şüphecilik yaparak, besleyip semizleştiriyor.

Sonra da, bir olumsuzlukla karşılaştığımız zaman; “aklıma da gelmişti”, “ben bunun böyle olacağını biliyordum”, demiyor muyuz.

O halde Yaratıcımızın bize ihsan ettiği bilinçaltımızı iyi kullanmayı öğrenelim. İyi, güzel, verimli, etkili ve kaliteli düşünelim, konuşalım, planlayalım, harekete geçelim. Bilinçaltımızın otomatik pilotuna neleri kaydettirdiğimize çok iyi dikkat edelim.

“Niyet hayır akıbet hayır” değil midir?

 

Selam, sevgi ve dualarımla. Allah’a (cc) emanet olunuz.

12 Şubat 2016 Saat: 07.30. Antalya

Yrd.Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER

Kaliteli Yaşam Uzmanı

 

 

( Bilinçaltımız Zorlamayı Sevmez başlıklı yazı S. COŞKUNER tarafından 12.02.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.