Sana
sustuklarımı anlatsam. Anlattıklarını sus dersin. O yüzden ne susuyorum ne de
sustuklarımı anlatmak geçiyor içimden. Yalnızca yazıyorum. Sen okumasan da
okuyanlar anlıyor beni. Hiçbir beşeri aşk sonsuz değildir. Belki de bu yüzden
mutsuz bitti. Yine de umutsuz değilim. Hala doğuyor sabahıma güneş. Ve pencere
önümde rengârenk çiçekler. Kaderim değilken kederim kılamam seni. Bari anılarda
güzel yaşa. Her hapşırdığında çok yaşayalım derdim. Şimdi sensizim. Biliyorum
ki yine bir yerlerde hapşıracaksın.
Bensiz olsan da çok yaşa. Bundan sonra ne olacak diye sorarsan. Ne ben bıraktığın
yerde olacağım ne de sen kaldığın yerden devam edeceksin. Her şey tamda
olmaması gerektiği gibi…
İsim şehir
hayvan oynayanlar bilir. İsme gelen harf sevgilinin ismine gelmişse yazmak
şereftir. Şehir desen yardan gelen sıla kokusu... Hayvan desen yar hangisini
severse o yazılır. Oysa şimdi yoksun. Ne yazsam yeri dolmayacak anıların.
İsmini yazarken bile tatmin olamıyorum. Ölüme inat hala yaşamak gibi…
Korktuğum
başıma gelmedi. Lakin Korktuklarım bir başınalığıma geldi. Şimdi başıboş her
cümlem… Savaş mağduru hüsran ile biten her aşk. Bu yüzden suya hapsettim
sevdamı.
Sorgusuz
sualsiz yaşar oldum her şeyi. Artık kimse hesap sormuyor girip çıktığım mekânlar
için. Hiçlik makamından bir türkü çalıyor. Beni yaşama hırsı bürümüşken. Ölüm
uzaktan izliyor beni. Oysa uzaktan yakından bir alakam yok. Aldıklarım olmasa
da verdiklerim çok ölüme. Şimdi ben alacaklıyım ölümden.
Uysal bir
hayat yaşamak herkesin hakkıdır. Öyleyse kimin hakkına girdim ki bana bunları
yaşattın. İsyan değil bunlar haşa. Ama haksız yere cefa çekmek canıma dokunuyor.
Hala saklı yastığımın altında
fotoğrafların ve anı defterimde sana dair yazılar. Odamda hayaletin. Ve ruhumda
o eşsiz siman. Şahit olsun yeryüzü şahit olsun asuman. Hala seni seviyorum...
Sevdaya un
elledim. Ekmek gibi aziz bilip nimet saydım. Şimdi yere düştün ey aşk. Yerden
alıp üç defa öpüp başıma koysam da artık yemem seni…