I

 

Bir ressamın fırçasıyla kondurduğu darbeler,

Işık olur, renk olur, tuvale bir hal olur.

Arz-ı endam eyleyen,

Muhteşem bir hayal olur.

Canlanır sanki bir güzel,

Yaşayan masal olur.

Kimdir, adı nedir, resimdeki güzelin?

Merak etmez kimse;

Aslolan sanattır.

Modelse bu eserde,

Sadece bir teferruattır.

Kim bilir, belki de ressam,

Gördüğünü değil, görmeyi dilediğini,

Hatta daha da ötesini,

Hayalini resmetmiştir tuvale.

Belki de becerememiştir,

O güzele benzetememiştir;

Gerçeği daha güzeldir.

Değişen nedir?

Güzelliği mi gölgelenir?

 

 

II

 

İki demet ipeksi teller,

Salınmış omuzlardan göğüslere düşer,

Ucu kıvrımlı, dalgalı,

Koyudan açığa bütün tonları.

Takılır kalır gözler,

Uzanır gibi olur eller.

Neyse ki düşünememiş ressam,

Esinti vurdurmamış saçlarına,

İyi ki vurdurmamış, bu sayede,

Yeller buse kondurmamış tellerine.

Belki de düşünmüştür de,

O bile kıskanmıştır buseyi.

Ve şakaklarında iki nazenin zülfü,

Sanki bir şeyleri gizlermiş gibi,

Hele ki sol yanındaki,

Belli belirsiz bir izi;

Nedir o, ben mi ki?

 

 III

 

Yanaklarında allık biraz fazla mı olmuş, ne?

Sanki gölge düşmüş gamzelerine.

Yoksa gülmediği için mi böyle belirsiz,

Güldüğünde derinleşen o iz?

Ya da ressam mı bundan habersiz?

Oysa nasıl da yakalanmış,

Gözlerindeki o mahcup ve muzip bakış.

Bir huzme ki, çok derinlerden gelen,

Sanki birilerine umut veren!

Büyülü bir kaynak, doyumsuz içimi,

Ama serinletmez, ateş gibi,

Yakmaktadır içimi.

Kim demiş kahverengi?

Işık da mı pişmiş ki,

Açıldıkça açılmış,

Bala nazire eder gibi.

 

 

IV

 

Kirpikler birer birer,

Yaya doğru dizilmiş.

Kaşlar mı yaya,

Yay mı kaşlara benzer?

Çekmeye yürek ister,

İtinayla çizilmiş.

Çatılacak olsa eğer,

Hedefi deler geçer,

Böylesi bir tehlike de

Ressamınca sezilmiş.

Çok da iyi edilmiş.

 

 

V

 

Suna boynun endamı,

Bırakmaz da dermanı,

Baş eğdirir adamı.

 

VI

 

Şu taktığı kolyesi,

Mavi midir, ela mı?

Uğurlu bir yonca mı?

Yoksa başa bela mı?

 

 

 

 

VII

 

Bir resim ki, muhteşem!

Bakanlar hayran kalır.

Ama sanır mısın o dem,

Göreni esir alır?

Akıllar onda kalır,

Yürekler yanar, kavrulur,

Sevdalara savrulur?

Leyla’yı gören Kays gibi,

Vurulup, Mecnun olur mu?

Resimdeki güzel uğruna,

-Bir güzel resim uğruna-

Ferhat gibi koyulur mu, delmek için dağları,

Dertli bülbüller gibi, ağlatıp da bağları,

Kerem gibi tutuşur, şahit mi kılar çağları?

Her gece, hece hece, fısıldar mı adını?

Diler mi duasında, o muhteşem kadını?

 

VIII

 

Beğenmek, hayran kalmak başka,

Sevmekse bambaşka.

Her sevilen güzeldir, sevene,

Her hali hoştur, gönül verene.

Ama güzellikten geçmez, giden yol aşka.

Sormaktasın “öyleyse niye?”

Niye bu övgüler böyle?

Yazdığın şiirler hep güzellik üstüne?

 

IX

 

Yazamam, yazamam be gülüm,

Anlatılmaz bir hal içindedir gönlüm.

Orada ne hece var, kelimelere bürünmüş,

Ne cümleler var, sanat ile örülmüş.

Farklı, çok farklı bir âlem,

Nasıl yazsın ki kalem?

Öyle bir âlem ki, nihayetsiz,

Oysa kelimeler hep kifayetsiz.

Söyleyemez, dilsizdir,

Tutunamaz, elsizdir.

Bir sazı vardır ama çalınmaz,

O bile telsizdir.

Anlatamaz kendini,

Çünkü çaresizdir.

 

X

 

Ama insanım ben de,

Konuşmalıyım işaret diliyle olsa bile.

Yazmalıyım, farklı şekillerde.

Kelimeleri satırlara dize dize,

Oluşturup üç-beş dize,

İşaret edip o ize,

Acziyetin önünde gelmeden dize,

Ve halel getirmeden gize,

Anlatmalıyım kendimi,

Anlatmalıyım gizlice.

 

XI

 

Seni yazamam, sende olanı yazarım,

Gönlüme girip dolanı yazarım

Güneşi yazamam ama

Sararıp da solanı yazarım.

Özü yazamam, sözü yazarım,

Nazarı değil, gözü yazarım,

Hasretinle alevlenip, kül eden,

İçime attığın közü yazarım.

Ben bir yazarım,

Seni yazamam,

Sende olanı yazarım.

 

 

XII

 

Mesela gözlerin?

Bırak rengini, derinliğini, ışıltısını, parıltısını,

Hayran bırakan nesi varsa, bırak.

Hepsi, gözlerinde gözlerimin gördüğüdür.

Oysa gören bir de gönül gözüdür.

O ne görmüştür bilebilir misin?

Gördüğünü kelimelerle satırlara dizebilir misin?

Göz göze bakar, gözü görür de,

Gönül gözden göze geçer, gönlüne girer.

Bülbül bağa girer, gülü görür de,

Gönül, muhabbet bağına girdiğinde,

Söyler misin, gördüğü nedir?

Muhabbet bağı ki, senin gönlündür,

Haydi, anlat gönlün nasıl bir yerdir?

Gülleri nasıl görünür,

Nasıl kokarlar bilir misin?

Anlatabilmek için kelimeler gerekir.

Kelimelerse bu dünyaya aittir.

Onun için kifayetsizdir,

Onun için acizdir.

Ve onun içindir ki,

Sevdayı bir bağ,

Seni bağda bir gül,

Gönlümü ise dalında bülbül diye,

Yazmak şiirlerde caizdir be güzelim,

Caizdir.

( Yazamam Be Güzelim başlıklı yazı halisi tarafından 27.01.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.