1 Ne De Özlemişim Seni


            O kadar içten yazıyordu ki adam, kalbe dokunmak derler ya tam da adamın yazdıkları için söylenmişti sanki! O kalp adamıydı, kalıbının adamıydı. Saman kağıdından bir not defteri vardı cebinde taşıdığı. Hüzünlendikçe yazardı bu deftere her şeyi. Gözyaşlarından müteşekkildi bu defter, Papatya'dan, aşktan...

            Herkes içkiden sızıp kalırdı o aşktan sızardı. Aşkta artık öyle bir noktaya gelirdi ki pervanenin kendi canını yok sayıp kendini mumun alevine atması gibi oluyordu O'nu düşününce. Yanardı içten içe, kül olurdu etten kemikten, azade olurdu her türlü dünyevi şeyden. Varlığını O'nun varlığında eritip yok ederdi. İsterdi ki bu âlemde adı Papatya ile bir söylensin. İçi; onunla bahardı, onsuz hazandı.

            Yine bir aşk sarhoşluğuyla kendinden geçmiş bir vaziyetteyken, aklı başında değilken, kalbi deruni alemlerin seyyarelerinde seyahat ederken, cebinden defterinin düşmek üzere olduğunu gördüm. Yere düşmek üzereyken, havadayken,  defteri yakaladım. Adamın ruhu  bile duymadı, çünkü ruhu elimdeydi.Yani defterde...

            "Tek  O'na" diye bir ithaf vardı tertemiz sayfanın tam ortasında, yani Papatya'ya... Rast gele açtım bir sayfayı heyecanla ve birazcık da mahcubiyetle. Adamın özeline giriyordum tam da defterin sayfalarını açtığım anda. Rabbim var mıydı buna benzer aşklar yeryüzünde, yaşanmış mıydı sahiden? Her bir cümle kalpten çıkmış bir mermi gibiydi, değdiği yeri felç ederdi.

            - Ne de özlemişim seni? Bulut bulut olmuşum hani sıksan beni var ya! Alemi sel götürür korkarım, sicim sicim sen akarım. Rüzgâr rüzgâr olmuşum. Hani senden yana bir essem var ya, aşkın tozunu atarım, beni kollarında görürsün o an.

            Hızlı hızlı açıyordum defterin sayfalarını, her satırı ve dizeyi hafızama kazır gibi inceliyordum.  Tezhibi güzeldi, hattı da! Ne de çok papatya resmi çizilmişti kağıdın dört bir yanına. Papatya kokuyordu her satır!  Bir adam bu kadar sevebilir mi? Bu dünyada hayır! Ama adamın yazdıkları biz ne söylersek söyleyelim bizleri mahcup edecek olgunlukta ve güzellikteydi. Ve her iki cihanı kapsayan bir aşkı anlatıyordu. Aşk ise yakıyordu adamı bir mağma gibi, eritiyordu mum gibi, tüketiyordu para gibi.

            - Ne de özlemişim seni? Köpüklü, tuzlu ve buzlu  bir ayranı içer gibi yaz günü... Ciğerine çeker gibi oksijeni bol bir dağ havasını... Mum eriyip  dökülür, lavlar akıp gider, çığ kopar gelir ya, öyle! Özlemişim seni gürül gürül akan bir su gibi, pırıl pırıl bir güneş gibi .

            Özlem bu denli içli olunca, elbette bu özlemi yüreğinde hisseden de o denli güçlü oluyordu. Adam kendisini kadında keskinleştiriyor,  evcilleştiriyor ve  netleştiriyordu. Kadın adamın mihenk taşıydı bir bakıma, sarrafıydı.

            - Seni andığım her an yüzüm  gülüyor. Seni yanımda sandığım her an ise  yüzüm ağlıyor. Çünkü gerçekte sen yoksun.  Sen hep ol ve gül bana; bir güneş gibi doğ, bir yıldız gibi ak; bir gökten başka bir gök'e... Yüzüm hep gülsün diye bir istekte bulunuyorum sana, bencilliği tavan yaptı şimdi. Sensiz her şey yavan herkes yaban!

            Size aktardıklarımın dışında da nice inciler vardı  yazının içinde.   Maharet o ki o incileri bulasınız.Ve gerdanınıza kolye yapıp bir ömür boyu onu taşıyasınız.

            - Sancı giriyor yüreğime. Bir bıçak saplanmış gibi orta yerine yüreğimin,  betim benzim atıyor, sesim soluğum kesiliyor. Bir sisli hava gibi sarıyor beni güzelliğin. Hani dokunsan var ya! Yaprak yaprak döküleceğim sen toprağına. Çiçeğe duracağım baştan ayağa, meyveye... Hani  sesini duysam var ya, kıyametim kopsun ondan sonra, canım çıksın.

            Tüylerin diken diken oldu bu kitap elime geçince. Hele okuyunca.... Her sayfada ayrı âlem saklıydı. Her satırda gizli bir elem vardı. Adam kendine gelir gibi oldu. Defterin onlarca sayfasını bitirmem mümkün değildi. Ama gördüğüm, bu defterin her satırının altının çizilecek ve tekrar okunacak kadar kıymetli olduğuydu.

            -Daha ne isterim şu sensiz dünyada. Tek gülüşüne, tek bakışına dahi canımı veririm. İçim zehir zıkkım şimdi! Sende kalmış aklım fikrim, bu alemde seni sevmekten başka işim gücüm yok! Seni içimde büyüterek seviyorum, çoğaltarak... Aşığın tek varlığı canıydı. Gerekirse o canı da onun için harcamaktan imtina etmezdi.

            Durdum tam da burada. Sonra sustum  uzunca, adamın yüzüne baktım, kıvrımlarına, kırışıklıklarına ve aklaşmaya başlayan saçlarına. Adamın her hali zaten yazdıklarının resmiydi adeta.  Defteri adamın cebine koydum. Belki de bu hareketimi anlamıştı. Belki de okunsun diye cebinden düşürmüştü. Okunsun ve yayılsın aleme sevdalı bir kuş gibi. Bir aşk, bir kağıtta nasıl da kendisini belli ederdi  bu kadar! Adam, "Kaderimi yazanı  severim." diyordu. "Kederimi bana hediye edeni!"

            Adamı derdiyle baş başa bıraktım ve ayrıldım oradan. Bizler de "Seviyoruz" diye kendimizi bir şey sanmışız meğer!

 

( Ne De Özlemişim Seni başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 29.12.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.