Kâinat üzerinde bilindin efendisi, 
Âlemlere rahmettin, Allah’ın sevgilisi 
Kutlu olsun doğumun ahiri ve evveli 
Ne kadar sevinsek az, anlayabilsek biraz! 

Amine doğumunla yaşamıştı saadet, 
Melekler korudular açtılar hemen kanat 
Mucizeler yaşandı, Rabbimden gelip rahmet 
Gezdiğin her yerde nur... Sığmaz deftere yaz, yaz! 

Altıncı yaşındaydın kalmıştın artık yetim 
Ana, baba, deden de geçmişten oldu resim, 
Talip’in şefkatinde, yok oluyordu özlem 
Ne güzel de çocuktun, yaratılmış tarifsiz… 

Hep emin bilinirdin, ye-iç helal yutandın
Hacer-ül Evsed taşı için hakem atandın 
Kâbe inşaatının her taşına dokundun 
Hiç kimseyi üzmezdin "ben"i yıkıp yaptın biz... 

Busra’da gördü rahip tende peygamber mührü 
Övgülerle coşmuştu yaşatmıştın huzuru
Şam’a gitmeyin dedi ederse bu zuhuru 
Hemen yaparlar dedi on bir yaşında infaz! 

Busra’dan döndü hemen kervanlarla Mekke’ye 
Yakıcı güneş çölde söndü, döndü tekkeye 
Melekler büründüler buluttan bir takkeye 
Dünya emrindeydi her adımına nafiz! 

Yirmi beş yaşındaydı evlendirildi yetim 
Hatice anamızın saf şefkatine teslim 
Saadet doldu her an fotoğrafında resim 
Ümmetine örnek hep, aşkla büyüyen filiz! 

Mekke küfrün merkezi, azgınlıktı manzara 
Huzur vermiyordu hiç, bu görüntü de tasa 
Kırkına geldiğinde çekildin inzivaya 
Cebel-i Nur’da yardı, zikir ederdin sessiz! 

Nur dağında ses “Oku! ” diyordu sanki alaz 
Korkmuş, “Okuma, yazma bilmem…” dedin Cebrail’e 
Tekrar, tekrar sordu nur parlayan kesin dille 
Betin benzin sararmış, dönmüştün ala güle… 

Peygamberlik mührü o gün, verildi müjdesi 
Anlatınca teselli, iman etti zevcesi 
Bekir, Zeyd ve Aliydi, ilk İslam şeceresi 
Öğrendiği gibi de kıldırmıştı ilk namaz! 

İslam’ın yaşandığı Mekke şehri yılları 
Tek işkence bilirdi müşriğin akılları 
Hatice anamızdı yar, teselli dalları 
Kâfirler azgın olsa da, sabırdı tek niyaz... 

Ömer’in biatiyle erişti sayı kırklar, 
Yürüdüler Kâbe’ye tek yürekti ayaklar, 
Sokaklarda ilahi cengâverdi ataklar, 
Tekbirleri ummana, arza varmıştı eşsiz! 

Amcandı Ebu Talip, hep kâfirin yanında 
Sevse de yeğenini gelenekti kanında 
Din değiştirmek zordu, yaşamak hoştu şanla 
Ne kadar üzülmüştün, inanmazken şüphesiz! 

Birinci akabe’de ikinci akabe’de 
Biat etmişti Ensar, hep birlikte Medine 
Bir kerecik olsun ne ah çektiler ne de naz 
Muhacir olmuşlardı bu hicretle sahabe… 

Yasin’i okuyarak hanesinden çıktılar 
Ali yatağındaydı o gecede, baktılar
Kimse onu görmedi, hicretine aktılar 
Rabbim müşrik gözlere, sanki çekti kara bez! 

Bekir Sıddıktı daim, içtenlikte şahane 
Neyi var neyi yoksa ona verirdi dese, 
Paylaşmaya hazırdı konuşması bahane, 
Sevr mağarasında dost, tek teselliydi, tek yüz… 

Dedi "Taleal Bedru aleyna..." Medine’li
Halkında, neşe, sevinç oldu coşkudan deli
İki düşman kabile barışıp oldu veli
Rahmet peygamberine sarıldı, dokundu yüz!

Ensar neye sahipse vermişti muhacire, 
Tanımakta değildi derdi, hak tek kaide, 
“Ver…” deseydi akardı infaklar maideye! 
Resulünün ağzından dinledikçe her vaaz! 

Uhud’ta her yerinden yara bere almıştın 
Taif’te Zeyd’le birden taş selinde kalmıştın 
Kâbe’de her namazda ağlar eve gelmiştin 
Yinede müşriklere etmedin asla hiç buğz… 

Uhud’taki savaşdan sonra buraya gelir, 
Hatıralar canlanır yaşadığını bilir, 
“Uhud der bizi sever, biz de Uhud’u” nasıl 
Şehitlere ağlardın, sesinden titrerdi arz… 

Mekke fethedilirken müşriklerde korkular 
İhtişamlıydı ordu, yapıldı ne övgüler 
Hüzünlüydün o günde geçmişinden öyküler 
Taşında, havasında, hatırladın ne çok giz… 

Toprağa karışmıştı ah… Amcan ve Hatice 
Cennet-i Muallaydı özlem yeri netice 
Bilal-i Habeş’iydi okumuştu gür ezan 
Zikirlerin şevkiyle Kâbe’de kıldın namaz… 

Mekke’de kalamadın Medine’ydi baş şehrin 
Doğduğun yer değildi doyduğun yerdi mihrin 
Ömrün her anı zafer gördün, vurdukça mührün 
Asr-ı saadet zaman, Müslüman’a ilk eskiz… 

Ellerin ağzındaydı hep sessizce gülerdi 
Gerekirse konuşur yanlışsa söz alırdı 
Öğlen namazdan sonra az uykuya dalardı 
Cemaline bakılsa aşka düşerdi her göz

Sahaben konuşursa dikkatlice dinlerdin 
Dünyalık boş sözlerse, doğrusunu söylerdin 
Güzellik dillenirse keyif alır izlerdin 
Her hareketin sünnet, hadislerin oldu söz… 

Ne uzun ne de kısa hoş bir sakalın vardı 
Gözlerine bakana kâinat salim yardi
Dünyaya emanet der Müslümana şer, nardı 
Sümbüllerde kokardın, gülde kaldı izleri… 

At deve yarışını izlerdi, yarışırdı 
Sıradan insan gibi gezerdi dolaşırdı 
Ne makamda padişah ne de taht yakışırdı 
Aşk doluydu yüreği, altın gibi paslanmaz… 

Cebinde hep taşırdı, kokusu, ayna, tarak 
Elbisesi ter temiz, kirse teninden uzak 
Her işi kendi yapar, istemezdi tek uşak 
Misafirine hizmeti, verirdin her an cevaz… 

Şer söz nedir bilmezdi, dilinde hoş iltifat 
Ne kinci ne de kızgın, aksine vardı şefkat 
Asla israf etmezdi derdi her şey emanet 
Neyi varsa verirdi muhtaca, sanki deniz… 

Torunları üstüne çıkar varsa secdeye 
Kalırdı uzun süre oynasın diye öyle 
Torunları inince kaldığı yer içinde 
Devam ederdi yine huşuyla namazına… 

Yirmi yıllık bir İslam düşmanıydı İkrime, 
Hamza’yı öldürendi Süfyan’ın nedimesi 
"Günahlarına tövbe edenler bizimledir!" 
Diyerek de, affettin değişmeyen tarzınla… 

Her sözünde emindin yalan nedir bilmezdin 
Hep doğruyu tavsiye eder, bunda yılmazdın 
Çirkinliği sevmezdin ağzına da almazdın 
Sukut altındır derdin, dinlemekse en leziz! 

Cebel-i Nur huzurdu, insanlığın kalesi 
Kâbe’yi seyrederdin şems izinde halesi 
Eğimler kıvrımlar da görünürken hanesi 
Tıkanmadan soluğun, yürürdün doruğa tez… 

Şu günahkâr nefsimiz zorlanmaktadır her an 
Biz tırmanırken nefes nefese kalırken can 
Koklarken kayasını mis gibi kokun yaygın 
Hala izlerin kalmış, orada kaldım ne az… 

Her şey anlara yenik derdin her şey emanet 
Yiyin için helali, israf etme cemaat 
Müslüman kardeşindir, birlikte bul sefahat 
Ensar gibi paylaşın, yığmayın çal, çaput, bez… 

Savaşta biri aman dilediyse öldürme 
Dinsiz bile olsa bu, cana kıyıp, soldurma 
Girdiğin meclisine asla gıybet doldurma 
Sakın canına kıyıp, kor ateşte olma köz… 

Çölün kuraklığında her adımın da cennet 
Şemsiyendir bulutlar esen yeller afiyet 
Sahabenle övündün, İslamiyetti devlet 
Veda hutbesinde yüz binler sana verdi söz… 

Alemlere rahmetsin, emrindeyim sultanım, 
Sünnetini yaşarım, Kur’an solur her anım, 
Sahabenin kalbinde, hep izinde dolandım 
Görmek dilerim seni-şu fakirin, ben aciz...

Saffet Kuramaz

( Mevlid-i Şerif- Naat başlıklı yazı safdeha tarafından 7.12.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.