Anlık bir terennüme sığdırdığım hırçın yaşlarım,

Muhtelif yenilgilere hürmeten boydan boya süzülen,

Tahakkuk eden asılsız bir imgeye sinmiş bir nizamda gizli

O tedirgin ve yoldan çıkmış düşlerim,

Elbette var bir hikmeti,

Dermanı kayıp günlerin.

 

Tepe taklak oldum işte tam da gün ertesi,

Koruyup kolladığım anlık teamüllere kapılıp da yitirdiğim,

Dengi kayıp, haznesi çatlak,

Hayli edilgen yitik hükümlerin nazarında,

Elimle koymuşçasına çaldırdığım dünlerim.

 

Güle güle demek tek çare

Hele ki güdümlü iken nezdinde evrenin,

Varsın bir tehdit son dokunuş,

Yaratısında gizli tek tanık şu kıdemli evrenin:

Nükseden bir teselli mademki rahmet bildiğim,

Kabulüm nihayetinde,

Niyazımda eylediğim.

 

Anlamdan yoksun hicranım,

Dermanı yâd ellerde bir düşüm belki de:

Düşünmekten yorgun düşmüş bir izlekte saklıyım

Hanidir sakındığım belli ki mihrabı yok saymışım,

Gittiğinden beri ve sustum susalı,

Hicret bildiğim gün dönümüne gizlediğimi sanıp da

Sanrılar tarafından kuşatılmış gök kubbede bir ışık bellediğim.

 

Gönlün tefekkürü sakıncalı üç beş imge,

Adı sanı olmayan bir derdin tek ilacı iken

Şu mahrem gölgeler hani kuytularda kurutulmuş

Düş yangını yüreğin tınısı iken demli mizacımım miracı,

Yılgısı yürekte saklı,

Dönüp dolaşıp vardığım o yoksunluk,

Hele ki girdabında devinen metruk bir yalnızlığın

Hicap yüklü serzenişine yığdığım belki de

Düş bekçisi zamanın

Kifayetsiz ve hazin intizarı kadar yeknesak.

 

Hanidir devranın tokadı iken çarpan yüzüme,

Gömüt bildiğim mezarımın o soğuk mermer taşı:

Iskalamak hayatı bu olsa gerek,

Varamadığım o yakada son gördüğüm izlek:

Devri alengirli bir tümce,

Kayıp öznesi, o asil ve rahvan benlik.

 

Terennümü milat bildiğim bir ömrün güncesi,

Sakınıp gölgelerden sığındığım mabedim kadar ıssız

Ve tekdüze nasıl da ayan beyan,

Hanidir ellerim boş, gözlerim donuk:

Bir bir irdelerken göz ucuyla seyrettiğim

Sığ kıyısı ömrün.

 

Gün tamah ettikçe adsızlığına kayıp yarınların

Ve gölgelerin tefekkürü iken inik gözlerimdeki

Aydınlık sırtların kaygısı kadar esef yüklü

Ve bedbin bir sessizliğin en vurucu imgesi:

Alabildiğine sitem ve öfke yüklü

Düş yarası o çapak dünlerin pervazında,

Bir yakadan diğerine seğirten çocuk adımlarım kadar

Pervasız ve tahakkuk etmiş çizgiler,

Vakur bir dokunuşuna tamah eden kader kadar boyutsuz,

Yine de yitip gitmelerin tecellisi,

Sarmalında kâh hikmet kâh ümmet

Ve o sefil, korunaklı dünyaların muhafız alayı imgeler:

Nasıl da çığırtkan düş satıcısı kalender gönülsüzlüğüm,

Nasıl da beyhude bir elem yüklü tınısı kayıp melodilerin.

 

Hüzne revnak yüklü bir tecelli,

Ahvali yitik bir ülke,

Gönlü hüzün kaplamışsa da ne gam, sevgili.

Son sürat koşarken ölüme,

Tek bir buse kondur musalla taşıma:

Rayici imkânsız bir dileğin tekerrürü her öldüğümde

An’dan uzak bir rabıtanın kaçıncı seyri de

Yok saydığın mizacımın hüzne delalet sancısı

Kadar kaypak bir sanrı benimki:

Her seferinde dilimde aynı nakarat:

Yeter ki gölge etmesin rahvan benliği

O bitimsiz nizamı ile saf tuttuğum

Gönlün kim bilir hangi yakası.

 

( Yitip Gitmelerin Tecellisi... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 1.12.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.