Ertelemek miadıydı aşkın

Elde kalan yarısı şu ahir ömrün,

Çeperi kırık gönlün kim bilir kaçıncı evrilimi.

Ahenksiz bir tını,

Farkındalığın gizli devriminde gizli

O yükümlü ve hükümlü bedeller:

Münafık bir düşün inik peçesi,

Derken soluklandığım her satır başı.

 

Gıyabında minnet borcum yok ki

Ve yok ki nazı niyazı şu gönlün:

Sakıncalı birlikteliği aşkın ve özlemin;

Mihenk taşı bellemişim mademki

Yine de  

Tınısı kesik kesik o rahvan yadsımazlığını yüreğe

Pelesenk etmiş iken çemberin niyazı:

Nice gel-git ve ahengini yitirmiş

Yitik söylencelere paye veren nicesi;

Bir tebessümde gizli aslında nüansı evrenin:

Kâh yalıtılmış kâh yoldan çıkmış hatta baştan çıkarılmış

Onca kayıp gölgeye riayet eden ruhun kımıltısı.

 

Sancılı bir doğum kadar nüktedan seyri,

Anlamak ne mümkün hele ki yüreğin o yaralı

Diğer kıyısı:

Soluklandığım bir ağaç kovuğu,

Görünmezin gizeminde yutar sakilce o sefil benliği,

Rağbet eder zaman zaman yoksunluğu bilerken

Ve bilip bilmeden derinde saklı o gömüt:

Bir ışık huzmesi kadar davetkâr,

Yine de riayet ettiği kim bilir ne çok imge:

Devrik hükümlerin gözden ırak serkeş kınında

Devinen tek bir rivayet:

Sev ve sabret.

 

Tutumu yadsıyamazken,

Ruhunu koruyamazken

Devrik bir ömrün mü son evresi de,

Ahkâm kesilen nöbetlerde sivrilmekte

O muğlâk reçete.

Kemirgen bir edim kadar öldürücü,

Rahvan bir gölge kadar ürkütücü

Yine de adlandıramazken o son izleği:

Hani senden kalan son hatıra,

Gömütü derin bir heyecan bürümüşken

Kavuşamadığım ömrün kalan yarısı.

 

Hicabı yitik belki de gülü solgun,

Milat bildiğim ölgün o gündönümü:

Bir nebze de olsa kıyamadığım tek gösterge:

Yalnızlık dokunurken usul usul ölü sevinçlere.

 

Bir riya bir kanı belki son bir edim

Hanidir uzağında yine de adlandıramadığım,

Belki fazlasıyla durgun; anlamlandıramadığım.

Kınında esaret, indinde rehavet

Döngüde kaybolmuşluğun verdiği o garip cesaret

Kadar ulaşılmazlığın kıyısında

Hele ki yok mu o aşkın pervasızlığı.

 

Bir rahlede saklı ömrün hikâyesi,

Çevirdiğim yapraklarda rast geldiğim,

Kim bilir hangi şarkının kayıp kıtası

Belki de o hicap yüklü sığınağında

Ezik bir ömrün muğlâk rotası,

Bir kez dahi şekillendiremezken

Gönlün makamsız niyazına sığdırdığım

Ne çok ikilem iken maruz kaldığım,

Hadi, gel dercesine mağlup kılındığım

Rahvan çöküşlerde soluklandığım

Gönül hutbesine gönül koyduğum

Bir miracın tasavvurunda gölgelendiğim.

 

Şekilsiz meskenlere itimat dahi edemeden

Biteviye özlem yüklü,

Aşkı yıkık bir şehrin ölü ahalisine nispet edercesine.

 

 

Gölgeler ayvaz bir coğrafyanın en tepesinde,

Ruh dediğin anlamsız o mabedin kapısına yığdığım,

Sığındığım yürekte kerelerce kaybolduğum

Ve sızlarken burnumun direği,

Anlamsızlığın bitiminde ben ağlarken biteviye

Tarafınca görünmezden gelsem de

Ahvalini çoktan kaybetmiş cebbar bir coğrafyaya tuş olmuş

Edilgen kimliğim iken ansız ve pervasız bir mağlubiyete

Yenik düşmüş.

 

Hüzne delalet, tedirgin bir kıyamda

Nöbete durduğum gölge hutbeli geceler:

Hali hazırda o tüketilmişliğim,

Makamı adsız, yüreği yalnız

Hele ki ötelerken dokunuşu mizaç bellediğim

O vakur yalvarış kadar

Tümlerken iç sesimi:

Nasıl nasıl nüktedan bir var oluş

Erdiğim aşk mertebesine bir nebze de olsa yine de

Tahakkümü kılıksız o mecra,

Ekseni hepten kaymış sızlarken içim, için için

Devinen o serzenişin tınısına kapılıp

Alt üst olduğum esrikli bir muhafız alayına

İmgelendiğim kim bilir hangi yakası kayıp şehrin.

 

( Münafık Bir Düşün İnik Peçesi... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 30.11.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.