Öykü yazmak her yiğidin harcı değildir… Hele de etkili, akılda kalıcı, gelecekte de var olacak türden öyküler yazmak, yazabilmek…
Kybele’nin
Varisleri isimli eser ilk çıktığı günden itibaren isim olarak ilgimi çekmişti.
Ne anlattığını merak ediyordum. İsim eserde en önemli unsurdur. Öyle ki bazen
eser yazılır, basım aşamasına gelir; isim bulmak daha uzun zaman alır. Ahmet
Günbay Yıldız’ın Günahın Rengi isimli eserini okuduktan sonra değerli üstada
demiştim ki “Bir kitap ismi bu kadar doğru seçilir…” Kybele’nin Varisleri için
de aynı fikirdeyim.
Gelelim içeriğine…
Kitabı okudukça dönüp dönüp kapağına bakma gibi garip
bir huyum vardır. Ki doğru seçim mi, daha farklı olabilir miydi düşüncesiyle
istemsizce yaparım. Değilse kendimi yer bitiririm. Bu eserde kapak da beni hiç
yanıltmadı, bence tam olması gerektiği gibi…
Mizanpajı, puntosu, baskısı mükemmel…
Öyküler mi?
On yedi öykünün ilki “Çıkmaz Sokaklar” idi ve başlar
başlamaz kitap beni içine çekti. “Olmaz böyle bir şey!” dediğim eserlerden
biriyle karşı karşıyaydım. Her cümle özenilerek çıkmış okurun karşısına.
Yazarın marifeti, bilgisi, kültürü, hayal gücü, gayreti, yeteneği ve eğitimci
olmasından kaynaklanan bilgi aktarma isteği ile kavrulan, bu kadar güzel bir
şekilde kaleme alınan eserin, yıllar sonra da aynı heyecan ile okunacağından
hiç şüphem yok.
Tasviri, betimlemesi, anlatımı harika… Çoğu zaman uzun soluklu cümleler, kimi zaman
yeni kelimeler ile eser kendini heyecanla okutturuyor. İmla hatası hiç yok; okurken
takılıp kalmıyorsunuz, dikkatiniz dağılmıyor. Kısacası bu hususta da usta
elinden çıktığı belli. Ara ara devrik cümleler olsa da öykülere o da renk
katmış. Diyaloglar yerinde, anlaşılır ve sürükleyici...
Eserdeki on yedi öykünün hepsi
birbirinden ibretlik, farklı ve etkileyiciyken en sevdiğim öykü ise –çok zorlandım
bu konuda inanın- Düşten Öte Bir Vakit- isimli öykü oldu. O öyküden bir cümle
yazsam kıymetli yazarımız kızmaz sanırım;
“Aile doktorumuz Mösyö Albert, çeşitli bitki
tohumlarını belli miktarlarda karıştırıp döverek içine eklediği mayi ile
sulandırıp macun kıvamına getirdiği merhemi; hasara uğramış uzuvlarına masaj yaparken
kullanacağımız bitki yağlarını adaya hareket etmeden önce getirmişti.”
Özet olarak, Yazar Fatma Türkdoğan hocamın Kybele’nin
Varisleri kitabı harika bir eser olmuş. Üç gün içinde farklı dünyalarda
gezindim, karakterler kimi zaman ağlattı, kimi zaman Gül Hanım Güllü
öyküsündeki gibi güldürdü. Dolu dolu 136 sayfa Ferrir Yayınlarından çıkan, 1.
KAZAK öykü yarışmasında birincilik ödülü alan "Kesişen Yollar" isimli öyküsünün de yer
aldığı, her kesime hitap eden bu eseri özellikle öykü okumayı seven, yazıp
çizen, insanların iç dünyalarını merak eden, baktığının ardındakini görmeye
istekli her bireyin okuması gerektiği kanısındayım. Ne mutlu bana ki imzalı bir
Kybele’nin Varisleri’ne kavuşmak nasip oldu.
Söylemiş miydim bilmiyorum; öykü yazmak her yiğidin
harcı değildir… Kybele’nin Varisleri,
okunası bir eser, yazarı karşısında saygıyla eğiliyor ve yeni eserlerini dört
gözle beklediğimi ifade etmek istiyorum. Allah yolunu bahtını açık etsin.