İşkence çığlıkları ıslak ve kokuşmuş
Bütün duvarlar kapatılmış güneşe
Dilim lal kesilmiş, konuşturamıyorlar
Baba, oğlun direniyor sadist kahpelere
Gözlerimden akan yaş değil, kan
Birkaç kılcal damar
patlamış atılan yumruklardan
Ayakta kalmakta zor ya,
askıdasın kollarından
Baba oğlunla gurur duy,
laf alamıyorlar ondan,
Dört duvar içinde çiş
kokusu, bir de ben
Ettiğin büyük abdest
alınmıyor yerden
Göz kapaklarım mecalsiz, kapanıyorlar birden
Baba, az sonra gelirler, uyumalıyım hemen
Götürdükleri yerin kapısında ‘kalem’ yazıyor
Soluk ve gösterişsiz bir ışık, aydınlatıyor ‘kalem’i,
Kalemi ve kağıdı, bir
tutam hava diye haykırıyor,
Baba bir ışık sızıyor eşikten, güneş feryad ediyor.
Oturtuyorlar
bir iskemleye, hasrettik birbirimize
Ayaklarım
prangasız, bileklerim kelepçesiz
Odanın,renksiz duvarların isnatı delilsiz kalıyor.
Baba,
serbestmişim, memur beyler öyle diyor…