Zamanın ıslak kaygıları var ve kalbin kayıp bir ritmi.

 

Günse kısalan, aşk ise yoran ve neyler yalnızlık eğer ki kurak ve bakir bir çöl ise, içine kıstırıldığın.

 

Gönüllü gönülsüz, tüm tüketilmişliği ile kayıp bir yapraksan dalına özlem duyan. Belli ki; belirsizliğin çözeltisi hele ki rahvan ve kaygan bir zemin ise yalpaladığın.

 

Gün köhne, rehavet yüklü kırık bir cümlenin kayıp öznesi kadar devingen o tuz ruhu insanlık.

 

An’ın kayıp toleransı kadar akılsız bir evre her iz düşümü, tüm gölgelerin gölgeliklerine gizlenmiş belli ki verdiğimiz kayıplar.

 

Soluk teninden süzülen yasa yaslı yaşlar belli ki yaş yükümlü yansızlığını gözler önüne sermekte.

 

Hüznü yalıttım bir kez en azından düşlerimde. Kaypak ve edilgen vasıflarıyla vasıfsızlığına kol kanat geren zincirleme sıfat tamlamaları belli ki gidişatı mahremiyetten ters istikamette bir yönerge ile köhne aldatılmışlığına aşkın, şapka çıkartmakta. Bu belki de asılsızlığını bertaraf eden hele ki üzgün imgelerce kesilmişken yolum.

 

An’ı öbekledim o asılı sarkaçta kısaca sabit bir katsayı, aldatılmışlığımın ve yanılmışlığımın barikat bildiğim savruk şaşkınlığında. İnandığım ama kanmışlığıma nail olmuşken o izdüşümündeki anlık buluşmamız. Bir kereden ne mi çıkar? En azından, bir ömür unutamayacağım o yıkılmışlık belki de bir köşede adını zikretmekten suspus iken geride kalan onca kayıp kelime.

 

Ölülerini bağrına basan mezarlık bekçisi gibi nöbetteyim ve her salâvat getirdiğimde, adlandıramadığım bir güce erişmek kadar tanımsızım.

 

Kıyamet çalgıcıları söze mahal vermeyen o ritim ile istiflemekteler dokunulmazlığımı. Çengiler sahnede ve adı dahi olmayan bir terennüme denk gelen aynadaki yansımam bir o kadar çaresizlik esir almışken sadece sıvazlıyorum kendi sırtımı.

 

Beyhude imiş meğer soluklandığım ara duraklarda cebelleştiğim onca sakıncalı imge yığını: Bir yakadaki erişilmezliği ile iki yakamı bir türlü iliştiremediğim ve bir izlekte saklı üç beş suret. Kara bir gecenin korkutucu tortusunda çöreklenen mahrem yüklü sırlı aynalardaki kaybolmuşluğum ve iç içe geçen ne varsa…

 

Ellerim kayıp hatta bedenim de varsıl bir ikametgâhmışçasına sadece ruhani bir edime sığdırdığım kâh evrensel kâh özel üç beş sanrı. Dünyanın hiçliğini hayra yormuş olmam belki de tüm çekincem. Yoksa inancım tahakkuk ettikçe içine kapıldığım o girdap mı? Neye tekabül ettiğim mi neyle suçlandığımı bilmememin verdiği o sırnaşık kaygı mı?

 

Sorular devindikçe ve çözeldikçe, çözümsüzlüğün gıybet yüklü rotasındaki muğlâk bir edim kadar isyankârım belki de.

 

Şatafatlı bir yalnızlık benimki ve bir o kadar temkinli… Kaybolmanın getirdiği rehavet yüklü iklimlerde ararken diğer yarımı, verdiğim kayıpların kim bilir kaçıncı sene-i devriyesi. Ağlak yüzlü kadın ve adamlarla kesiştikçe yolum daha da batıyorum belli ki tahakkümperver mizaçlarının bende yarattığı o çekince yüklü saf ve ödlek yanım fazlasıyla hayata rest çekmiş olsam da.

 

İroni duygusunun kanmazlığı bir marifet olsa da yarattığım imgeleri bir kutuya yığıp çöreklensem en dibe ve asla da sorgulanmasam durduk yere.

 

Yetmedi mi oncası?

 

Belki de ertelediğim o randevuyu geciktirmemdeki maharetim, her fısıltıyı sen bilip ve her varlığı aşka ve hayra yorup.

 

İkilemlere düşmüş yolum da farz ettiğim her seçeneği mütemadiyen, yanlış diye elemekteyim. Belli ki elem yüklü beynamazlığı tahakkuk eden hükümlü imtiyaz sahiplerinin. Ve mücbir sebeplerden, ahkâm kesip toz konduramazken çocuk yanıma. Muğlâk bir eksen mademki kayıp giden, sahte bile olsa gerçeklik, ansız bir ölüm mü yeni doğmuşluğumu müjdelerken melekler?

 

Daha iyisini yazamayacaksam niye yazıyorum? …şu azıcık şeyi yazmazsam halim ne olur?(Alıntı)

 

Oysaki bu soruyu aralıksız soruyorum üstelik bana ait bir öngörü olduğunun bilincindeydim onca zamandır ta ki…

 

Ne öncesi var ne de sonrası. An’ı özümsediğim şu saniyede bir imgeden ibaret olan bir hayalin ve hayatın seyri seferindeyim, yarına kavuşma ihtimalini savsaklayıp gözetirken yansımasını ruhumun. Ne bir izlek ne de başka bir şahıs: Sadece ben olduğuma inanamadığım bir teferruata sığdırmışken koca bir ömrü ve geri kalanın yine sabitlerken o kayıp yörüngeye: Biteviye sorgularken ve sorgulanırken lakin cevabını bilmediğim ve savunmasını üstelenemeyeceğim…

 

( Şatafatlı Bir Yalnızlık Benimki... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 21.11.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.