“Ağzıma bulaşan şarkılar gibi/

Es geçtim bugün hayatın yollarından…”

 

Yeterdi bana;

Bir karaağaç gölgesi

Uzun soluklu yaz akşamlarında

Kuşlar öfkeli bir heykele sarmış

Sarı tünek bakışlarını/

 

Dilimledim!

Yüreğimdeki geniş yaraları

Aşka açık kapılardan artan

Yeni yetme soluklarım vardı

Vicdan muhasebeleri/

 

Ellerimde zaman yırtıkları

Kaç kez pisledi kuşlar

Hissiz bakışlarıma…

 

“Türkü nedir bilmediniz

Yüreklere sazlar asıldığından beri”

 

Analar kaldırdı

Yerden heykellerimizi

Saçlarına üryan dolanan

Bakışlarına kıran girmiş

Benzi duruk analar…

 

Hürriyet zilli elbisesini giyerken

Köçek tuttu nazlarınız/

Ne zaman ayran budalası gönlünüz

Kırık duvar diplerinde kaldı

Enkaz yığınlarında…

 

Şimdi;

Yalnız akan bir ırmağın

Eteklerinde etim yıkanır

Aşklar kapı duvar

Gidişler meçhul

 

Ne zaman dönsem o kapıya

Ellerim taş kesilir/

Gözlerim elmas

 

Bir karaağaç gölgesinde

Adım yas/

Adım yas/

 

 

Okunduğundan beri bu ihlâs…

 

 

 

( Karaağaç başlıklı yazı prens tarafından 27.10.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.