Üç vardiya varmış bir günde; her vardiya sekiz saat, sekizer saatten toplasan bir gün yirmi dört saat sadece.. Kızma sevgilim seni daha fazla düşünmüyorum diye, dilekçe verdim günleri olabildiğince uzatsınlar diye.. Bilmez misin, gönüllü işçisiyim ben bu sevdanın, günler aylara, aylar yıllara, yıllar asırlara dolansa farketmez, vazgeçmem senden asla.. Hem sana n'oluyorsa, aklıma sızıp durma bir kere de Allasen! Zaten bir sen varsın, hep sen, aklımın odalarında..
***
Dilimde
solo, beynimde çok sesli küfürler.. Ayıplı kelimelerimi cümle aralarımdan kesip
biçip sansürlüyorum siyah bantlarla, sansür kurulunun bipleriyle kendi içimde..
Ulan kader diyorum sonra, ulan kader, araya binlerce kilometre koysan ne yazar
bu sevdaya.. Mecnun Leyla'sından vazgeçmiş mi, Kerem Aslı'sını unutmuş mu,
Yusuf Züleyha'sını bırakmış mı, Ferhat dağlar var aramızda diyerek Şirin'e
arkasını dönüp gitmiş mi?
Kör
yangınlarında gözlerim, bir ağıt şimdi dudaklarımda hasretin, üşüyorum sensizlikte,
düşüyorum dipsiz kör karanlıklara, sensizlikte debelenirken ruhum bilmem kim
bilir kaç kere döndü ay dünyanın etrafında, dünya güneşin.. Güneş'ler ay'ları
kovaladı, gölgeler karanlığı.. Bense bu kutsal yolculukta yolumu hiç
şaşırmadım; pusulam teninin kokusu, kıblemse yanardağlardan aşkın sevdan..
Zamanın
ortasında çırılçıplak bedenim, çağların ortasında tek ayak üstünde durma cezalı
bir çocuğun sıkılgaçlığı ruhumda.. Vurdumduymaz gecelerin üzerime çöküşünü dert
etmiyorum ki ışığın karanlığa mapus olduğu dört duvarların arasında.. Benim
derdim güneşimin ve gecelerimin sahibiyle aynı yalnızlıkta pişmiyor oluşumda!
Hava soğukmuş, üşümüşüm, karanlıkmış, zindanmış, güneş tepede her yanım çölmüş,
ayaklarımın ucu en keskin uçurumun dibiymiş, ne farkeder, ziyanı yok ki..
Yazıyorum kendimi yeni baştan, başlıyorum her sabah bu sevdaya sil baştan.. Her
gün yeniden ve yeniden seviyorum seni ben aynı aşkla..
Ayaklarımın
altından çekiliyor yollar, iki yana eğiliyor geçilmez denilen dağlar, gel
diyor, gel, suyun üzerinde yürüyen peygamberin aşkıyla ırmaklar, nehirler,
denizler ve okyanuslar.. Gel, kavuşacaksan sevgiliye, gel varacaksan sevgiliye,
gel.. Söylesene sevgili; ellerimiz birbirine kenetli, sokaklarda, caddelerde,
kalabalık parklarda aşkın, mutluluğun ve dahi kardeşliğin, barışın türküleri
dilimizde iken gözlerinle gözlerimi esir alacağın o günün şafağına daha kaç
var?
Sen benim
yorgun yüreğimin sonsuz dinginliği, sen benim fırtınalı hırçınlığının yumuşacık
kucağı, sen benim ovam, obam, sen benim dünüm, bugünüm, yarınım.. Hadi gel bu
gece, çık gel, koş gel, kop gel başucuma.. Yanıbaşıma.. İsterken ben uykudayken
gel, istersen gözlerimdeyken.. Hadi gel avuçlarım kanıyor, hadi gel yüreğim
arıyor, hadi gel ruhum yanıyor. Söz, şerefine kalkacak bütün kadehler bu gece,
bozuyorum yeminimi senin için, yeter ki gel!