Pazar günü, eve öğleden sonra arkadaşlarımız gelecek. Hanım
''Çık da manavdan üç beş kilo bir şeyler al, yanına da bir kek yaparım olur
biter mahcup olmayız dostlarımıza.'' deyince ben de saat on gibi mahallenin
manavı Cemal ağabeye doğru seğirttim.
Çoğu zaman pazar günleri Cemal ağabey çırağı Nuri'ye açtırır dükkânı. Kendi de
öğleden sonra teşrif eder dükkânına, bazı bazı gelmediği bile olur iş fazla
yoğun değilse. Çırak da cevval çocuk altından kalkar evvel Allah...
Manav yakın evden iki adım üç adım tabiri caiz ise. Balkondan bile seslensem
duyar bizim kerata çırak Nuri ama tek başına, şimdi bir şey istesem dükkânı
bırakıp da gelemez. Vardım yanına... Nuri'nin elinde bir tablet. Tablet
dediysem ilaç tableti değil, anlamışsınızdır tablet bilgisayar dedikleri
edevattan...
- Merhaba yeğenim Nuri nasılsın?
Bu tabletten başını kaldırmadan
- İyiyim ağabey sen nasılsın?
- Sağ ol ben de iyiyim, bana biraz portakal mandalina biraz da muz ayarlasana
misafirim var da...
Nuri yine tabletten başını kaldırmıyor.
- Ağabey dur ya rekora gidiyorum. Kendi rekorumu ya egale edeceğim ya da büyük
ihtimalle bu rekoru bu gün tarihe gömerim...
Şaşırmıştım ve afallamıştım...
- Ulan kerata misafir gelecek diyorum sana ben şimdi senin rekoruna da sana da
bir gömeceğim o zaman gömme nasıl olurmuş anlarsın...
- Ağabey sen yabancı değilsin şuradan poşetlere dolduruver, sonrada tartı ver
ne olursun. Bir daha bu rekor fırsatı geçmez elime...
- Haydaaa ve de hasbinallah nimel vekil ve nimle mevla ve nimel nesil...
İyice kızdırmaya başlamıştı beni konuşmalar...
- Bebe kalk da şuradan dediklerimi ver bak yoksa beşkardeş geliyor hem de
ustana şikâyet edeceğim seni sonra...
- Ahmet ağabey etme eyleme ya niye anlamıyorsun rekor diyorum rekor bir daha
kolay kolay bu rekora ya yaklaşırım ya yaklaşamam...
- Lan bebe ben de şimdi senin üzerinde dayak atma, eşek sudan gelinceye kadar
dövme rekorunun denemesini yapacağım ha bak ona göre asaplarıma tavan
yaptırıyorsun...
Biraz sert çıkınca oturduğu sandalyeden hışımla kalkar Nuri...
- Ya ağabey iki dakika sabretmedin direkten döndü rekorum senin yüzünden.
- Oğlum müşteri geldi mi rekoru mekoru bir kenara koyacaksın dekora
bakacaksın...
- Ben bir daha bu rekora kim bilir ne zaman yaklaşır da kırarım. Hep senin
yüzünden iki dakika sabretmedin ağabey ya...
- Hadi hadi çok konuşma ver şuradan elma mı portakalı mı da ben eve varayım...
Neyse alacaklarımı alır eve dönerim.
Öğleden sonra misafirlerimiz gelir. Sohbet muhabbet koyulaşır. Çaylar içilir
pastalar yenir. Akşama doğru misafirlerimiz izin isteyip kalkarlar...
Ev de bir tane tablet bilgisayar olunca haliyle işler karışmaktadır. Zaman
zaman oğlum, kızım ve karım arasında tartışmalar yaşanmaktadır...
Kızım derslerini bitirmiş tableti eline almıştır. Ağabeyi lafa girer...
- Ufaklık tablet bana lazımdı ya!
- Ağabey daha yeni aldım elime biraz sonra veririm.
- Ne kadar sonra o birazın miktarını belirle.
- Sen git odana ben biraz sonra getirim.
Hanım yandan lafa girer...
- Bir tablet yetmiyor belli ki eve bir tane daha mı alsak ucuzmuş da...
- Yok, hatun bu ay alamayız daha sonra belki kısmet diyelim.
- Ama böyle olmuyor ki bak paylaşamıyoruz bir tableti...
- Aranızda saatler belirleyin sıraya koyun o zaman.
- Benim de dizim oluyor ara da sırada çakışıyor çocuklar ile
- Canım başka bilgisayarda seyret
- Ama tabletin verdiği zevki de hiç biri vermiyor ki Ahmet...
- Onu bilemem...
Bir kaç tane de güzel oyunlar var tablette. Ayrıca abone olup günlük gazeteleri
takip etmek var. O güzel işte. Bir onluk toka ediyorsunuz İnternet firmasına
bir ay boyunca abonesi olduğunuz gazeteyi köşe yazılarından tutunda, ölüm ve
satılık araba ilanlarına kadar okuyorsunuz...
- Aaa Ahmet bak tabletten abone olduğum gazetenin ilan sayfasında çok güzel
satılık bir araba var.
- Ooo iyi imiş satılık mı?
- Evet satılık satılık...
- Kiralık olmasın belki iyi bak...
Araba almaya hiç niyetim ve param olmadığı için işi yokuşa sürmeye, ipe un
sermeye niyetliyim en başından.
- Satılık tabi Ahmet baksana ilanlar sayfasında hem de satılık yazıyor sudan
ucuz yirmi iki bin lira diye de yazmışlar...
- Hakikaten ucuzmuş, kredi kartı versek de kırk sekize böldürsek olamaz mı?
- Ahmet bırak dalga geçmeyi temiz de bir arabaya benziyor...
- Neyse borçlarımızı azaltalım da iki bin on altı bilemedin iki bin on yedi o
da olmadı ben sana kesin iki bin on sekiz de sıfır araba alırım be hatun dert
etme o kadar...
- Sen geç geç her zaman ki gibi dalganı aşk olsun...
İçimden sesli düşünürüm. Hay ben bu tableti ve tablette gazete yayınlayanın ve
oraya araba ilanları koyanın gelmişini geçmişini hatta geleceğini, sevsem mi
sevmesem mi ne yapsam acaba?
İşte böyle bu tabletler yüzünden zaman zaman didişiyoruz. Didiştik mi
sinirlerimiz de bozuluyor haliyle bu seferde ilaç tabletlerinden almamız
gerekiyor. Ya gidip bir tablet daha alacağım eve ya da bu işi sıraya, saate
bağlayacağız herkes kendi saati geldiğinde tablet ile ne yapacaksa yapacak.
Yoksa ilaç tabletleri bizi bekliyor en haplısından...