Keloğlanın Siyaseti

“Keloğlan şarkısı şöyledir;

Ben bir garip Keloğlanım

Eşeğimin yok palanı

Varım yoğum doğruluktur

Hiç de sevmem ben yalanı

Bir kocakarı anam var

Birkaç tavuk bir de inek

Her gün konar kel kafama

Evsiz kalmış birkaç sinek"

Olmam kimseye kul köle

Halkın kulağı diliyim

Namertlere avuç açmam

Sivri akıllı biriyim

Keloğlanım budur özüm

Haram malda yoktur gözüm

Garip hakkını yiyene

Elbet vardır bir çift sözüm” (vikipedi)

 

 

Akılda padişah, gönülde padişah kızı olduğu zamanlarda Anadolu’da bir köy ve köyde bir ana oğul’un hikâyesi dünyanın, o zamanki dünyanın geçerli bir siyasetiydi. O zamanın siyaseti varlık yokluk arasında tek geçerli doğruluk insanın yalın ta kendisi hayatıydı. Varlık ilkbaharın getirdiği bol yağışla doğurgan yazının güzündeki mutluluğu yaşamaktı. Yokluk ise tam tersi kuraklığın getirdiği kıtlıkla kırılmaktı hüznü katıksız içselleşmekti. İşte bu zamanın yalın gerçek ana oğlu, Anadolu’nun yoksul köylerinde hüküm sürüyordu. O zamanın kasabaları ve şehirlerinde tımar sahibi askerlerin başındaki paşalar ve şehzadelerin padişah yetiştiği sancak beylikleriydi. Gerçeklerin üzerinde hüküm süren yegâne otoriteler. Bu otoriteyi bir yoksul köydeki ana oğul sarsmaz aksine sağlamlaştırırdı. Keloğlanın anasının pişirdiği tarhana çorbasının padişahın hasta kızının hastalığını sağaltması gibi dene bilir. O zamanın geçerli otoritesini yıkmak göçebe akınları ve göçebe akınlarına karşı batının, krallıklarının ilkel dinlerini yıkarak hak dinlerinde kenetlenme haç’ı tarihte haçlı seferlerini örnek görebiliriz. Ve devletleşme başarısını gösteren yerleşik düzene uyum sağlama karakterini bulup korumaya çalışan göçebe devletler etkilendikleri yeni hak dinle karşı koymaya çalışacaktır, haçlı seferlerine. Keloğlanın dünyasında varlığa varmak padişaha varmak yokluktan kaçmak anasından ayrılmak. Yani göçebelerin vahşi yaşam karakterinin yerleşik düzene alışıp kanıksamada mizansen bir yaşam oyunun o zamanki iletişimsizlik bilinmezliğinde masal kurgusunda yalın gerçekleri barındırıp nesillere aktaran bilişimdi. Anadolu’nun yoksul köyündeki o zamanın köy medyasıydı diye de düşüne biliriz. Keloğlanın dünyası yokluğu, kel kafasında saçının olmayışının simgesel gerçekliği ile kel kafasıydı. Varlığı ise bir eşeği, birkaç tavuk ve bir ineği ile yine bu varlığının üzerindeki yokluları; eşeğinin palanı olmaması ve birkaç tavukla ineğinin yetersizliğini vurgulayan birkaç sineğin kel kafasına konmasıyla yokluk zenginliği azlık fakirliği arasındaki devasa sabrının yoğunlaştığı sivri zekâsıydı, asıl varlığı. Sivri zekası kel oluşunun farkındalığında anasına oğul kalışının potansiyelinde köy halkının dikkatinin üzerinde yoğunlaşması ve izlenip takip edilmesi zihinsel dolambaç oyunsalında saf karar alması ve büyük cesaret sunmasıdır, aldığı kararının eyleminde. Halkın kulağı diliyim derken üzerindeki halk gözlemini anasının yokluk eleştirisine bütünlük sağlayarak akıldaki tek gerçek varlık padişaha anasını eş koşarak padişahın kızına gönül hedefi koymasıdır. Yoktan var edemez köyüne padişahı çağıramaz ama sivri zekâsını yokluğuna yolculuk umudu sürebilir. “Haram malda yoktur gözü” gizlenip saklanacak gözünün üstünde kaşı, başında saçı yoktur. Öyle gizlenip karışacak bir sıradan beden yapısı da yokturdur. Köyün güzel kızını kendine aşık edemez, köyün yakışıklı genç oğlanlarıyla bir çobanlık ve sıradan kavgalarında anlamsız dövüşemez. O kel kafasıyla bedensel yapısında köyünün en yoksul haline seçilip atılmış ama köyün varlık unsurlarının belirleyici belirsizi de vazgeçilmezi de görülüp bırakılmıştır. Kendi yoksulluğunun yokluğu ile köyünün varlığının korunmasındaki bekçisi olurken ülkesinin de koruyucu masal kahramanı olacaktır. Padişah soytarısının hıncı, halk soytarısı cüce değil ama kel bir oğlan arkadaşlığı ile padişah ve sadrazamı arasında resmi arkadaşlık devlet yönetimini haklı haksız zalim mazlum zıtlığında tersyüz edip halkı yüceltip padişahı sıradanlaştırarak görülmesi gereken gerçekler görülecektir. Yani bir ağacın köküyle en uç noktasındaki iletim bir meyve herkes gibi yiyen padişahla o meyveyi yetiştirip padişaha sunan çiftçi çoban köylü karakterin bilişim öyküsüdür. Keloğlan masalları. O zamanın siyasetinin masal yayını içerisindeki siyaseti, keloğlan siyaseti zamanımızın seçim siyasetinin liderlerin köylere kadar inmesinin köylere kadar hizmet siyasetinin propagandasını yapmasının bir gerçeklik esprisinin de kaynağıdır. Padişahın kızını alıp varlık kazanıp anasını yad etmesidir. Anadolu’da ana gerçekliği hala köylerinde gizil korunmakta ve saklanmaktadır. Oğuldan ayrı bir yurt sevgisinde bir devlet hoş görüsünde büyüsünde tütsün dürülerek. Ve göçebe akınları da terör olgusunda, “Namertlere avuç açmam” vurgusunda yegane varlığı hayatını vatanı için hiçbir şey görmeyerek canını vererek şehit mertebesine nail olmasının altında padişahın kızına ulaşan keloğlan karakter liderine yetki karar gücü vermesidir. Keloğlan karakteri Karaoğlan ve Çobansülü gibi örnek siyasi karakterleri karakterize etmektedir. Tarhananın gücüyle haçlı seferlerinin günümüz versiyonundaki petrol ve uyuşturucu kaçakçılığı vurgununda teknolojik silah baskısıyla kültürel hegemonya karşı keloğlanımızı halk tarafımızda tutarak analarımızın dualarını mazlumdan yana yüceltmektir.

( Keloğlanın Siyaseti başlıklı yazı Naki Aydoğan tarafından 29.09.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.