1
Babama Japonya'yı Sevdiren Kadın-53
...
“Yine
kadın erkelerden daha güçlüdür ama gücünü ortaya koymayı sevemez. İster ki
erkeğin gücü kendine huzur versin. Kendi kendine yapabileceği şeyleri bile
erkeğin yapmasını bekler. Böylece hem daha güçlü kadın olduğunu hissedecek, hem
de erkeğinin ne kadar güçlü olduğunu görecektir. Kadın gücünü göstermek
istediğinde onu engelleyemezsin. O yapmak istediği bir şey varsa mutlaka
yapar…”
“Yine kadın her zaman sevgi ister.
Sevdiklerinden ayrılmaz, sevdiklerini kolay kolay kırmaz. Zor sever ama tam
sever. Bir kadının tam anlamıyla sevebilmesi için yüreğinin kabul ettiğini,
beyninin de kabul etmesi gerekir. Sevmezse onu sevmeye zorlayamazsın… Yüreğine
girebildiysen, kolay kolay seni terk edemez.”
“Şunu
unutma ki, bir kadını bütünüyle elde edemezsin… Kendine ait bir dünyası vardır
ve orada hep yalnızdır. O dünyaya kimsenin girmesine izin vermez. Hiçbir
anahtar o dünyanın kapısını açamaz. Bazen yalnızlık onun sığınağıdır. O
sığınağa ne zaman gireceğine, ne zaman çıkacağına hep kendisi karar verir.
Sığınağa girdiği zaman onu çıkarmaya zorlama yoksa onu ebediyen kaybedersin…”
Kadın
aynı zamanda bir çılgındır. Neler yapabileceğini erkek hayal bile edemez.
Yaratıcılığının sınırı yoktur. Ama bunu ortaya çıkarmak için hayatının erkeğini
bekler. Hoyratça harcamaz yaratıcılığını… Bir kadının gerçek erkeği olan
erkekler şanslı erkeklerdir. Onların yaşamları asla sıradan olmaz.”
“Hayatın
içinde kadınlar olursa ancak hayat bir anlam kazanır. Yemek yemek ve su içmek
bir kadının elinden içtiğin suyla kendi kendine içtiğin arasındaki lezzet daima
farklıdır.”
Herkes
odasına çekilerek gecenin hakkını vermeye çalıştılar. Sabah geç kalktılar ve
nefis bir kahvaltıdan sonra hazırlanarak o günün akşamına kadar günü piknikte
geçirdiler.
Aya-san
ile Ayumi uzun bir süre baş başa kaldılar. Oturdukları yerden oyun oynayan
kocasıyla çocuklarına ve Safa’ya bakıyor, diğer yandan da aralıksız
sohbetlerine devam ediyorlardı. Aya-san anlatıyor, Ayumi Hanım dinliyordu. Sık
sık da sorular soruyordu. Murat Usta oyun oynarken arada bir eşiyle doktor
hanıma bakıyor, derin bir sohbette olmalarından dolayı da memnun olarak tekrar
oyuna dalıyordu.
Safa
ile Ayumi Hanım arasında ki, pürüzün ortadan kalkması hoşuna gidiyordu. “Allah
var, Ayumi Hanım da fazlasıyla Safa’ya layık bir kız… İşlerini yoluna koysalar
da bir an önce evlenselerdi” diye düşünerek, oyuna devam ediyordu. Epey bir
yorgunluktan sonra hanımların yanına gelerek serginin üzerine upuzun yattılar.
O gün
gereğinden fazla, Ayumi için neşeli, eğlenceli ve doyumsuz oldu. Unutamayacağı
bir anı olarak belleğinde yer alacaktı…
…
O yılın
son aylarıydı ve çalışmaları yüksek tempoda devam ediyordu. Bitirme tezleri
üzerinde yoğunlaşmışlardı. Bazen günlerce birbirilerini görmedikleri oluyordu.
O yıl kış soğuk geçiyordu.
Havanın
çok sert ve kar yüklü olduğu bir gündü. Safa hasta olup yatağa düştüğü gecenin
geç saatlerinde kar yağmaya başlamıştı. Sık
sık ateşi nüksediyor, baygınlık seviyesinde kendinden habersiz yatıyordu. O gün
yapılan tüm tetiklerden hiçbir netice alınamamıştı.
Ayumi
neredeyse acil durumlar dışında ki tüm zamanını bir hemşire tavrında onun hizmetinde
bulunuyordu. Ayumi onunla ilgilenmeyi kendi üzerine almıştı. İğnesini o yapıyor
ve ilacını da o veriyordu. Bir haftaya yakın yatmak zorunda kalmıştı. Yatmak zorunda
kaldığı o günlerde ona yemeğini yediriyor, iyileşmeye yüz tuttuğu zamanlarda fırsat
buldukça bazı kitaplardan pasajlar okuyordu.
Hastaneden
sonra bir süre de evde dinlenmesi gerekmişti. Ayumi neredeyse son günlerini
onunla ve ona bakmakla geçiriyordu. Evde çorbasını ve yemeğini yapıyor, evini
ve mutfağını temizliyordu. Hastalık onları biraz daha birbirine yaklaştırmıştı.
…
Bitirme
tezlerinin hazırlanmasında birbirilerine destek oluyorlardı. Zaman hızla akıp
gitmiş, Sağlık Bakanlığının çalışmalarına katılma günü gelmişti. Ayumi’de bu
çalışmanın içinde yer almaya karar vermişti.
Bir
yıl önce Sendai depremi ve sonrasında yaşanan otuz metreyi bulan dalgalarla
gelen tsunami felaketi ile on altı bin insan ölmüş, dört bin kayıp vermiş, altı
bin civarında da insan yaralanmıştı. Beş milyona yakın insan evsiz kalmıştı.
Sendai Havaalanı da dâhil olmak üzere, birçok kara ve tren yolu kullanılmaz
hale gelmişti. Bölgede gıda ve su su-ıkıntısı had safhaya ulaşmıştı. Neredeyse
beş yüz kilometrelik bir alan tsunami etkisi altında kalmıştı. Dalgalar kayık,
uçak ve arabaları birer kâğıt parçası gibi sürüklemişti. Adeta bir kıyamet
yaşanmıştı.
...
Devamı Var
...
Ant-150815