Sarmalın kıvraklığı
olsa da yanıltan her daim o çizelgede yer almak belki de en şaşırtıcı olan.
Her kim ise pay sahibi
belki de yitirmiştir farkındalığını müsebbibi olmaktan geri duramazken.
Kör kütük sarhoş mu
yoksa tüm âlem? İçmeden sarhoş belki de alaycı varoluşu sorgularken
alamamaktalar bencil nefislerini bir adım geri.
Kraldan kralcı tüm
zihniyetler yoksa müteşekkir mi herkes bir diğerine?
Bir varmış ve bir kez
daha varmış asla da yok olmamış.
Kim bilir kimin
nesiymiş Ferhunde Hanım. Tırnaklarında kırmızı ojesi, farlı ve simli ruju nasıl
da pervasızmış süzülürken bin bir endamla.
O da çok müteşekkirmiş
doğrusu kendini adamdan sayanlara. Üzerlerinde pahalı esvapları ile fink atan
nice insandan nice kadın ve adamdan nasıl da muzdaripmiş.
Hikâye bu ya bir
çırpıda mest edermiş karşısındaki ağzından dökülen o kırmızı rujlu cümleleri
ile. Gerçi iki lafı bir araya getiremezmiş lakin kıyım kıyım kıyarmış da
karşısında el pençe divan duranlara.
Bir garip anacığı
varmış bizim Ferhunde’nin. Duymazmış kulakları fazlaca ve bir o kadar flu
görürmüş karşı tarafa baktığında bu yüzden pek oralı olmazmış oynak Ferhunde
ile. Yine de geri durmazmış nasihat vermekten:
‘’Aman kızım sen, sen
ol kimseye uyma. Başın önünde git gel. Halden anlamazlar sonra adın çıkar
Maazallah.’’
Kulak asmasa da
onaylarmış başıyla:
‘’Sen merak etme annem.
Bilmez misin sen kızını.’’dermiş demesine de sürer sürüştürür takar takıştırır
atarmış kendini sokaklara. Nerde eğlence nerde çalgı illa ki bulurmuş kendine
göre bir mekân vakit geçireceği gönlünü hoş edeceği hangi ortama denk gelirse
artık.
Gel zaman git zaman
bizimki gönlünü kaptırmış en yakın arkadaşının erkek kardeşine. Lakin
çocukcağız pek bir toymuş pek de gözü yüksekte. Denk değilmiş anlayacağınız
bizim oynak Ferhunde’ye. Üstüne üstük kaç yaş da küçükmüş. Gönül ferman dinler
mi. Ferhunde her Allah’ın günü atarmış kendini kankisi Nazlı’nın evine. Nazım
pek evde durmasa de bir kez bile görme bahanesiyle bir sebep yaratırmış illa
ki.
‘’Nazlı, kız var ya.
Dün bir düş gördüm. Anlatayım da anla bakalım neymiş derdim?’’
Nazlı bilmezmiş kara
sevdaya düştüğünü Ferhunde’nin. Zaten kardeşine layık da görmezmiş mahalleden
bir kızı. Boylu poslu, okullu kardeşine layık bulmazmış çevresindekileri.
Ferhunde bu, boş durur
mu. Bir gün allem etmiş kallem etmiş almış karşısına Nazlı’yı ve kalbini ona
açmaya karar vermiş.
‘’Dur hele sen.’’demiş
Nazlı.
‘’Önce ben anlatayım
sen sonra açıl bana.’’
‘’Tamam, dinliyorum
seni.’’deyip geçiştirmeye karar vermiş duyduklarını Ferhunde. Az aklı evvel
değilmiş hani bilmiş Ferhunde.’’Aman ne anlatabilir ki bizim sümüklü Nazlı.
Kesin aldığı yeni esvaplarını gösterip hava atacaktır.’’demesine kalmamış ki
Nazlı çıkarmış ağzındaki baklayı.
‘’Kız Ferhunde bil
bakalım yaz başı ne olacak?’’
‘’Memlekete gidersiniz
herhalde. Başka ne olur ki? Hem bana ne ki bundan. Ben burada bir başıma
kalacağım siz gittiğinizde.’’
‘’Gideceğiz gitmesine
de öncesinde bir törene davetliyiz hatta onur konuğuyuz bile denebilir.’’
‘’Kız, ne o öyle? Yaza
merhaba partisi mi?’’
‘’Yok, yok. Aç
kulaklarını. Nazım’ı baş göz ediyoruz.’’der demez yüreğine bir ağrı saplanmış
bizimkinin.
‘’Yok daha neler. Ayol
daha okuyor Nazım. Bu ne acele?’’demiş demesine de.
‘’Sorma kız Ferhunde.
Öyle gerekti işte.’’
‘’Ne demek ki bu?
Mecburiyetten nikâh mı kıyılır?’’
‘’Anla işte. Müstakbel
gelin yüklü.’’
Gözleri fal taşı gibi
açılmış bizimkinin.
‘’Olacak iş mi? Ben
bunca zaman kendimi ağırdan sattım. Elime erkek eli değmese de adım çıkmış. Ne
yani, boşuna mı korudum ben namusumu?’’diye içinden tam geçiriyormuş ki:
‘’Niye daldın ki?
Sevinmedin mi yoksa ne de olsa sen de onun bir ablası sayılırsın. Gelirsin
değil mi o gün?’’
‘’Gelirim ya da gelmem
da lakin bu kız hiç mi hiç size uygun değil Nazlı.’’
‘’Nereden çıkarıyorsun.
Öyle zengin bir ailesi var ki kızın. Fena mı kurtulup gidecek Nazım bu kenar
mahalleden. Ne o öyle, ağzında çak çak sakız mahalle kızlarına mı varsaydı
benim asil kardeşim?’’
‘’Lafını bil de öyle
konuş. Bir şey mi ima ediyorsun?’’
‘’Yalan mı söylüyorum?
Ne çok var onlardan varsın namuslu olsun. Kurtulacak kardeşim bu mahalleden.
Bizim gözümüz açılmadı bunca yıl da ne oldu, kim bildi kıymetimizi. Hem sana
bir haberim daha var. Sahi sen ne diyecektin ki bana?’’
‘’Boş ver, önemli
değildi. E, diğer haberin ne?’’
‘’Apo’yu bilirsin. Hani
bakkal dükkânını devreden bizim aksak Apo.’’
‘’Ne alaka şimdi?’’
‘’Kız, bil bakalım.’’
‘’Nerden bileyim?’’
‘’Seni pek beğenirmiş
de daha yeni açıldı bana.’’
‘’O adam babam yaşımda
benim.’’
‘’Aman sen de. Duyan da
üç otuzunda sanır adamı. Hem malı mülkü de var. Rahat dersin, düşün bence
bunu.’’
‘’Ne düşüneceğim ki?
Olacak iş mi?’’
‘’Aklını kullan
Ferhunde. Aşk meşk dediğin ne ki? Bu gün var yarın yok. Hem yaşın da geçmek
üzere. Var sen Apo’ya, kur düzenini.’’
‘’İstemem. Çok
meraklıysan sen var.’’
‘’Sen bilirsin. Hem sen
değil miydin illa ki evleneceğim diye tutturan?’’
‘’Sevmediğim birine
asla varmam ben.’’
‘’Komik olma. Sen
sanıyor musun ki Nazım severek evleniyor?’’
‘’Nasıl yani?’’
‘’Hadi, kalk. Gidelim
sahilde yürüyelim. Birazdan gelir bizimki.’’
‘’Sahiden sevmiyor mu
kızı?’’
‘’Ne sevgisi. Nikâhı
basacak sonra ver elini Amerika. Ferhunde’cim yalandan kim ölmüş ki?’’
‘’Şu Apo, neyin nesi?
İyice anlat bakayım.’’
‘’Sen iste yeter ki.
Aklın başına geldi, değil mi? Evinin hanımı olursun fena mı? Bir elin yağda bir
elin balda. İki gün sonra da nalları dikti mi…’’
‘’Haklısın kız Nazlı.
Yalandan kim ölmüş?’’