Bir keman sesi keser bileklerimi, bir de kalbimi eksikliğin tenimde kor gece ayazıdır hasret süzüldükçe gözlerimden sensizliğim
demiştim birgün olur da eserse ayrılık rüzgârı kırarsa filizlerimi ansızın düştüğünde irkilirsem begonya saksısının sesinde korkudan nâr çanağı olmuş gözlerime dokunsan ağlayacak olan kâlbime tam da yerle bir olunca herşey susarsam matemlice çaresizlikten ve boşalırsam dolmuşluğumdan zerrece bana umudu hatırlat
yorulursa koşmaktan biçâre ayaklarım yolları sevdir bana, hedefi kısalt olurda takılırsam taşlar otağına itinayla nârefte güzargâhı anlat sendelemiş kimliğime tutunup bir anıyla düştüğüm yerden kalkmayı hatırlat
güç ver n’olur tükenen mecâlime takvimlerde düşmeyen yaprağım ol senelerce sırf senin doğum günün gelecek diye tüm köhne günleri sevmeyi hatırlat
haritasını çizerse yüzüme hüzün tek hatıra kalırsa varlığından firkât yine kendi koyuma çekilirsem üzgün çöreklenirse göğsüme densiz bir soluk emanet alırsa gözlerimi gittiğin uzaklar unutursam sevinçleri hüzün telâşında ve ürküp, susarsa kâlbimdeki çocuk ona gülmeyi hatırlat
dünya boş bilirim, hayat hengâme hastalığı teğet geçsek ecel nöbette olur da düşersem isyan lehçesine seyyâhlığımı azlet bilinmezliklere kuralıyla yaşayamadığım bu cehennem de üslubu öğretip, ölümü hatırlat..
( Hüznün Eylül Telâşı başlıklı yazı Nar-ı Çiçek tarafından 4.09.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. ) Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.