Babama Japonya'yı Sevdiren Kadın-48


...

“Yani her şey yüzüme mi yansıyor? Yoksa sizin kalbi görme yetenekleriniz mi çok gelişti? Herhalde düşüncelerimi de okuduğunuzu söylemeyeceksiniz herhalde?”


“Henüz daha o kadar da değil!”


“Ayumi Hanım sizi fazla yormak istemiyorum. İlerleyen bir zamanda bu gezinin nedenlerini ve neler yaşadıklarımı elbette anlatacağım…”


“Neden şimdi değil de, daha sonra?”


“Henüz zamanı gelmedi…”


“Neyin zamanı gelmedi?”


“Bilmen gerekenlerin…”


“Bu gezinin sebebi ben miyim yani?”


Ayumi Hanımın sorusuna cevap vermeden kısa bir tereddütten sonra doğrudan konuya girdi. “Gelin bu konuda beni daha da zorlamayın. Ben sır tutan biriyim ama öyle kapalı kutuya benzeyen bir yönümde yok. Ancak şimdi şu kadarlığını söyleyeyim. Ayumi Hanım, aslında ben bir Japon Kadını aramaya çıkmıştım…”


Ayumi Hanımın birden bire ne olup olmadığını anlamadan rengi değişmişti. Sevdiği adamın ağzından ‘Bir Japon Kadını’ kelimesi ile çok farklı duygular arasında gidip, gidip geldi. Yine kıskançlık krizi baş göstermişti. Bir süre sustu ve ne söyleyeceğini bilemiyordu. Sanki nutku tutulmuştu. Bir Japon Kadınını neden arıyordu? İçine bir kurt düşürmüştü. Bu sevdiği adam yoksa başka bir Japon Kadına mı âşık olmuştu? Onun için mi hiç yüz vermiyordu? Kafasının içi allak bullak olmuştu.


“Kim bu kadın? Hem senin kadınlarla ne ilgin olabilir? Hele senin gibi biri… Kadınlardan fersah fersah kaçan biri… Bu erkek milletini anlamak mümkün değil…”


Bir hışımla kalktı. Gözlerine doğru akan yaşı gizlemek için Safa’nın odasını terk etti ve koşarcasına uzaklaştı. Safa arkasından seslendi ise de, sesini ona duyuramadı. Telefonla aradı, telefonu çalmasına rağmen açmadı. Tekrar denedi yine açmadı. Odasının kapısını kapadı, el çantasını aldı, çıkış defterini imzaladı, ağır adımlarla hastane giriş güvenlik görelisine yöneldi. Görevliye ‘Ayumi sordu.’ Görevli; “Hızlı adımlarla az önce hastaneyi terk etti…” dedi.


Ayumi’nin nereye gideceğini bilmiyordu. Daha önce böyle keskin bir ayrılık başına gelmemişti. Nereye gidebileceği konusunda kafasını zorluyordu ama bir türlü aklına makul ve mantıklı bir yer gelmiyordu. Bir yandan da onun kendisine bir kötülük etmesinden çekiniyordu. Bir çılgınlık yapabileceği endişesiyle kendi kendini yiyip bitiriyordu.


“Neden ona bu Japon kadının hikâyesini anlatmadım ki… Ama anlatmaya da fırsat vermedi ki…” diyerek kendini savunmaya geçiyordu. Nereye gidebileceğine dair aklına bir şey gelmiyordu. Aklına elektronikçi arkadaşı geldi. Kısacası onu takip edebilecek bir mobil bir sisteme ihtiyacı vardı. Arkadaşına;


“Sana bir telefon numarası vereceğim onun nereye doğru gitmekte olduğunu takip edebilir misin?” diye sordu.


“Benim takip etmeme gerek yok… Sana bir iyilik yapayım ve sana bir program gönderiyorum onu indir ve telefonuna kur. Sonra da takip etmek istediğin telefonun imei numarasını gir. Programı aç ve çalıştır. Yine de ben program adresini ve şifresini mesajla yolluyorum.”


Hastanenin bahçesindeki banklardan birine oturdu ve söylenenleri adım adım yerine getirdi. Ama elinde Ayumi’nin İmei numarası yoktu. Peki, onun telefonun imei numarasını nerden bulacaktı. Bir süre durdu ve düşündü. Aklına hiçbir şey gelmiyordu. Tekrar arkadaşını aradı. Programı kurduğunu ama elinde takip edeceği telefonun imei olmadığı için işinin yarım kaldığını aktardı.


Arkadaşı “Bana telefon numarasını verir misin? İmei’ni bulmaya çalışayım…”


Bir süre sessiz ve sakin olarak hastanenin bahçesinde ağaçların dökülmekte olan son sararmış yapraklarını seyretti. Kalktı ve hastane bahçesinden çıkarak biri süre caddede rast gele yürüdü. Çılgınca akıp giden ve zaman zamanda sıkışan trafiği görmüyordu bile… Öfkeyle çalınan klaksonları, son anda sertçe basılan frenleri hiç umursamadan karşıdan karşıya geçiyor, caddede rastgele yürüyordu.


O arada arkadaşının gönderdiği imei mesajı geldi. Programı açıp imei girince telefonun bulunduğu yeri gösteren bir harita geldi ekrana. Telefon Asakusa’ya doğru gidiyordu. Bir taksi çevirerek onu takibe başladı.


Bu arada Murat Usta’nın “Seninki buraya geldi…” mesajını aldı… Ayumi’nin nereye gittiğine şimdi daha emin oldu ve içi rahatladı. Zamanı olsa gideceği yer yürüme mesafesindeydi ama taksiyi tercih etmişti.



Ayumi hastaneden çıktıktan sonra çevirdiği taksiye binmiş, Safa’yı en iyi tanıyan insanlardan biri olan Asakusa’daki Murat Usta’nın döner dükkânına gitmeye karar vermişti.


Safa ile aralarında kaldırıp atamadığı ve güç ve iradesinin de yetmediği büyülü ve dokunulmaz bir alan vardı. Buna rağmen ayrılık fikri bir kılıç darbesiyle ikiye ayıracak kadar acı veriyor hem bedenini hem de ruhunu sarsıyordu. Gözyaşlarından dolayı gözleri kızarmış bir halde Döner Murata’ya girmiş, gözleri ile Murat Usta’yı aramıştı. Onu buraya getirerek tanıştıran yine Safa olmuştu. Safa’nın sık sık takıldığı mekânlardan biriydi.


Salon yine her günkü gibi kalabalıktı. Daha kapıdan girer girmez kasada oturan Murat Usta Ayumi Hanımın perişan halini görmüş, yerinden kalkarak onu karşılamıştı. “Doktor Hanım bu haliniz nedir?”


“Murat Baba her şey bitti…”


“Allah aşkına biten nedir? Anlattıklarından hiçbir şey anlamadım…” Başını garson kızlardan birine dönerek “Kızım Yurina, Maiko’ya söyle kasaya geçiversin…”


“Safa başka bir kadını seviyor…”


“Bunu da nereden çıkardınız! Bu böyle ayaküstü konuşulmaz. Hele sen şu arkadaki locaya geç, ben de geliyorum…”


....

Devamı Var

...

Ant-150515

( Jap. Sevdiren Kadın-48 başlıklı yazı Kocamanoğlu tarafından 4.09.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.