Zor bir tercih aslında… Yada çoğu zaman anlatılması kadar anlaşılması da zor olan bir konu… Elimden geldiğince, dilim döndüğünce bu konu üzerine bir şeyler anlatmak istiyorum…

Bu konuyla ilgili birçok söz var aslında değinmek istediğim ama ben aklıma gelenleri ele alarak yetineceğim bu sefer… Önce sözleri toptan bir şekilde sıralamakla başlayalım işe… “Giden gittiği gün bitmiştir.", “Bırak gitsin. Dönerse senindir, dönmezse zaten senin olmamıştır.", “Gitmek… İşin en kolayı…" ve daha benzeri bir sürü söz… Bakalım bu genelleme doğru mu? Yada bilmediğimiz bir yönü olabilir mi?

Bu sözlerle peşin hüküm vermek oldukça kolaydır. Ama ya verilen hüküm aslında yargısız bir infazsa? Ya aslında basit bir önyargıysa? Her gideni, zalimlikle suçlamak aslında sonradan pişmaniyete dönüşebilecek bir zalimlikse? Hemen bakalım… 

İki âşık düşünün birbirine ölümüne sevdalı… İkisinin de gelecekle ilgili birbirinden güzel hayalleri var. Her şey yolunda, güllük gülistanlık… Ama birden eşlerden biri –erkek olur, kadın olur- bir şekilde arkasına bakmadan çekip gider. Kalan eş, buna çok üzülür, depresyona girer. Hayatı mahvolur âdeta… Her şey alt üst olur. “Gittiyse bitmiştir artık her şey…" diye başlayan ve yukarıda da sıraladığım, sıralamadığım ne kadar cümle varsa peşi sıra takılır aklına… Ama belki de gitmek zorunda olduğu hiç akla gelmez. Belki de sevdiğine bir zarar geleceğini öğrenip, sırf ona zarar gelmesin diye ondan uzaklaşmıştır… Hatta belki kalan bilmez ama giden kendini feda etmiştir, sırf sevdiği için… Ama bunu söylemeye yüreği dayanamaz… Dili de yüreği o anda mühürlenmiştir gidenin… Belki de aşkı bir ibadet olarak gördüğünden sesi çıkamaz… Hani denir ya, “İbadetin gizli olanı daha makbuldür." diye… Belki de ibadetini tam yerine getirmek için ses edemez sevdiğine, anlatamaz durumu… Gözünden akan yaşa kendini feda etmeye hazırdır çünkü… Sırf o, üzülmesin diye…

Aynı şeyi iki âşık olarak değil de iki can ciğer dost olarak düşünün… Öyle ya, neticede “sevmek" kelimesine bir sınırlandırma konulmamış. Bilirsiniz, “Dost kara günde belli olur." denir. Belki de can ciğer dostunuz, sırf kara gününüz olmasın diye kendini feda etmek için gider… Bunun için onun hakkında kötü düşünebilme ihtimalinizi, dostluğunuzun bir çıkmaza girip yok olabilme ihtimalini ve daha nice benzeri kötü durumu göze almıştır. Ama dost kelimesinin anlamı da nedir ki zaten? Arkanızdan kuyu kazıp her daim yanınızda gözükenler midir dostunuz? Yoksa düşünmeden sırf sizin iyiliğiniz için elinden geleni yapan, yapmaya çalışan mıdır dost? Fakat yine önyargı… Yine peşin hüküm… Yine yargısız infaz…

Bu örnekleri belki de çoğaltmamız mümkün… Belki de birçoğunuz, bunların yalnızca filmlerde ve masallarda olduğunu düşünebilirsiniz görmemiş olabileceğinizden… Ama unutmayın, Yaratan'ı da görmememize rağmen varlığından haberdarız. Belki de aklınıza şöyle bir düşünce de gelebilir, “Eğer bir musibet gelecekse ikimiz bir olup göğüsleyelim o zaman… Yani şart değil gitmesi…" Ama işte sevgi böyle bir şey… Sevgi, çok zorunlu olmadıkça iki kurban birden almaz… Belki buna da kader dememiz mümkün… Kim bilebilir?

Tabi ki benim burada savunduğum bir genelleme değil… Sadece var olan genellemelere karşı duran bir fikir… Elbette ki her giden sevdiğine bir zarar gelmesin diye gitmez… Bazıları da –çok affedersiniz- eşekliğinden gider… Onlar istisna… :) 

Son olarak şunu da unutmayın; kimi kalır zulmetmek için kimi gider zulmü engellemek için…
( Kimi Kalır Kimi Gider başlıklı yazı 4harf1kelime tarafından 2.09.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.