Aslında hiç mi hiç önem arz etmiyordu. Görmezden gelindiği her saniyede görmediği kim varsa biliyordu nazarında pamuk ipliğine bağlı bir düştü yansıttıkları.

 

Var olmamış bir düşün hangi imgesi olursa olsun var oluşunun getirdiği dayatma kadar sıkıntı veriyordu zikredilen her bir hece üstelik menfi anlamda.

 

Ne yolsuzdu ne kimsesiz.

 

Ne yorgundu ne bitap.

 

Ama dayanamadığı tek cümle iken duymazdan geldiği hiçbir şarkı çalmıyordu fonda.

 

Ne tek bir karartı ne gün ışığı. Üstelik yalın cümlelerde hayat buluyordu varlığı ve sadece tekil bir kimlik idi ona yakışan. Bu yüzden dert değildi kimsesiz addedilen o nüktedan mizacı. Miracı belliydi ve sadece sırasını bekliyordu. Kim bilir belki de gelmişti.

 

Hadım edilmişçesine içine kapanıktı tüm beşeri ihtirasları zaten soran eden de yoktu. İniltiler karışırken sessizliğe aforoz edilmiş ithamlarla yanıt vermeden bekliyordu.

 

Bir düş dönümü idi bir gün dönümü beşi bir yerde kahkahalar atarken park etmiş vicdanları şaşkınlıkla seyrediyordu. Öyle ya, asılsız kimlikler cirit atarken kimin ne haddine idi sorgu hâkimi kesilmesi başına.

 

Sıfatsız olmayı bırakın bir yana o bile unutmuştu ismini nitelendiren rütbesini. Bu değil miydi onu farklı kılan hele ki kaçak göçek düşleri yok muydu bir bir sunuma geçirmeyi planladığı.

 

Demleneceği kadar demlenmişti. Muzdarip kılındığı ne varsa derin bir iç çeker çekilirdi mabedine. Urganı da yüreği de beyazdı. Yüzü de vicdanı da pür-ü paktı. Asılsız ne varsa içinde devinse de haz etmiyordu neticede hakkında verilen hükümlerden.

 

Ne zamanki aile meclisi toplansa görmezden gelirdi ama huzursuz olurdu döşeğinde.

 

Bir oğlu sağdan çekiştirir gelinlerden biri kulağına fısıldardı küçük oğlanın:’’Bu muydu payımıza düşen ha… Sen onca sene kahrını çek ve sonuca bak. Sadece evin yarı hissesi.’’

 

Büyük torun mızmızlanırdı:’’Hadi baba, artık eve gidelim. Nette işim var.’’

 

‘’Otur aşağı. Dur daha neticeye varamadık. Dünür söyle gayri, o ipoteği nasıl kaldırırız. Adama bak sen. Giderayak mirasını hayır kurumlarına bağışladı.’’

 

‘’Tövbe de oğul. Konuşma adamın arkasından. Hem bak daha kırkı çıkmadı.’’

 

Huzursuzca kımıldadı. Belli ki alışamamıştı henüz yerine. Boyutsuz varlığı acı içindeydi. Vicdanı da yüzü de pür-ü pak olsa da.

 

‘’Baba, bak. Mezar açık. Yoksa ölü mü kaçtı?’’

 

‘’Dellendirme adamı. Tövbe de. Dur bakayım.’’

 

‘’Vallahi baba. Bak toprak da ıslak.’’

 

‘’Hele, gel yanıma. Yok, oğul. Belli ki yeni gömülmüş. Hadi birer Fatiha okuyalım. Allah rahmet eylesin. Belli ki kimsesiz garibim.’’

 

‘’Duydun mu o sesi, baba? Sanki biri inledi.’’

 

‘’Sana öyle gelmiştir. Hadi, hızlan. Anan bekler. Duanı etmeyi de unutma e mi. Sevaptır oğul. Kim bilir hangi Allah’ın garibi. Allah taksiratını affetsin.’’

( Sıfatsız... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 31.08.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.