Rütbesini söktüm
düşlerin:
Bin bir eda belki ki
kof
Ruh denen barınak.
Asılsız, meskensiz
tınısı.
Tanımsız bir mısrayı
Yastık bellemişçesine
seyrindeyim
Uçuşan saçlarım hece
yüklü çığlıklarla tek yürek.
Aslı astarı olmayan belki
de sıra dışı.
Hükümran sofrasında
yoğun bir sızı,
Derin bir yanılgı
Silik ruhların
telaffuzunda
Yeknesak tüm edim
Atıfta bulunduğun ne
ise.
Karıştırdım kelimeleri
Ekledim üç beş kayıp
düşü,
Alabildiğine muğlâk ve
menfi
Bir ömrün satır arası.
Bir kelamda saklı tüm
gizem
Koruk acılarında
hükmeden
Adı devran nüfuzu
asılsız
Ne çok izlek bir ölünün
ardından
Kırık hecelerin
tekerrüründe dil yarası.
Noktası virgülüne kadar
sahici imgeler:
Sessizlikten ibaret
yeryüzü
Sakil varlıkları ile
gece bekçileri
Suratlarında silik
görünmez birkaç gölge.
Sevgiyi çağırmıştım
oysa başucuma:
Hani olur da dokunur
ruhuma.
Basit bir edim hepi
topu
Neredesin ey beyhude,
debdebeli çiçeklerim,
Kuruttuğum gönül
bahçesinde.