Babama Japonya'yı Sevdiren Kadın-46
...
Ayumi
o gün hastaneye Morsalkım Tünelinden geçerek gelmişti. Safa’nın tatilinin
üzerinden neredeyse bir haftaya yakın bir zaman geçmesine rağmen, bir türlü baş
başa kalma ortamları olmamıştı. Ayumi Hanım sitem ve kahrını şaka yollu da olsa
aktarmak istiyordu. O gün üzerinde güya soğukluğunu yansıtan mor renkli bir keten
pantolon ve barışmak için hazır olduğunu ifade eden bir beyaz ipek gömlek
vardı. Gün boyu ayrı bölümlerde çalışmışlardı. Öğle yemeği için yemekhaneye
indiğinde yine Safa’yı görememişti. Bir türlü fırsatını bulup Safa ile konuşma
imkânı olmamıştı.
Mesai
bitmeye yakındı. Safa’yı yine ortalıklarda görmüyordu. Hemşireden Safa’nın
odasında olduğunu öğrenince; odasına kendiliğinden iki adet kahve yaparak girmişti.
Kahvenin birini masa üstüne Safa’nın önüne koyarken, diğerini eline almış karşısındaki
koltuğa oturarak içmeye başlamıştı.
Safa
okumakta olduğu kitabı kapatarak bir kenara koydu. Ve durdu Ayumi’ye baktı.
Onun ‘kendinin Tokyo’dan uzaklaşma sebebini ve nereye gittiğini sabırsızlıkla öğrenmek
isteyeceğini tahmin ediyordu. Ayumi’nin bakışları ‘Senden çok acil açıklamalar
bekliyorum’ şeklindeydi sanki... Safa “Kahve için teşekkür ederim” dedi ve kahveye
yöneldi.
Ayumi
gözlerini kırpmadan Safa’ya bakıyor, verebileceği tepkilerden ima yollu bir şeyler
çıkarmaya çalışıyordu. Biraz kahır ve biraz da sitem kokan sözleriyle “Hoş
geldiniz doktor bey! Sizi görmek ne büyük şeref…” dedi.
Safa
dudaklarından başlayarak yüzüne doğru yayılan hafif bir tebessümle “Hoş bulduk Japon
Güzeli…” dedi. Birkaç yıldan beri bir arada görev yapmalarına rağmen, Safa bu
ifadeyi ikinci kez kullanıyordu.
Ayumi,
Safa’nın sözlerinin sadece bir espri mi, yoksa içinden gelen duyguları yansıtan
bir sözü mü olduğuna bir türlü karar veremedi. Genelde ciddi bir adamdı ve
kolay kolay da şahsi espri yapan biri değildi. Bazen öyle duruş sergiliyordu
ki, konuştuklarının ciddi mi yoksa şaka mı olduğunu ayırmak hiç mümkün
olmuyordu. Düşüncelerindeki bu kararsızlığını da sözlerine taşımıştı.
“Gerçekten
Japon Güzeli miyim? Yoksa söz olsun kabilinden bir sözünüz mü bu?”
“‘Gerçek
güzellik tende olan değil ruhta olandır…’ Güzel olduğunuzu daha önce hiç
itiraf etmedim mi?”
“Sizden
bu tür sözler duymak ne mümkün?”
“O
zaman itiraf edeyim ki, gerçekten güzelsiniz…”
Bu
itiraf ister istemez üzerinde önce olumlu bir etki bıraktı. Bu itiraf o kadar
kıymetliydi ki yanında, sevdiği adamın dudaklarından bu itirafı almak hiç de ok
kadar kolay değildi.
Ayumi,
Safa’ya bakıyor, “Size bakmaktan kendimi alamıyorum…” dedi.
“Kızım
sen azmışsın!”
“Azmak
suç mu yani? Sen de azdırmasaydın kızı…”
“Ben
ne yapmışım ki?”
“Daha
ne yapacaksın? Kendini sevdirip de günlerce sessiz-sedasız, selamsız-sepetsiz
gitmek olur mu? Hem de tek başına kaçmak erkekliğe sığar mı?”
“Evet…
Kuru bir iftira bu… Ben mi sev dedim sana? Ha bu arada erkekliğime de toz
kondurmam bilesin…”
“Sen de bu kadar iyi olmasaydın… Ben de sana
takılıp kalmazdım. Şu perişan halime bak… Sensiz yapamıyorum ya! Seni
göremeyince hiçbir şey düşünemez oluyorum.”
“Anlaşılan
beni gözünde çok büyütmüşsün!”
“Gözümde
ve gönlümde seni büyüttüysem suç mu işlemiş olurum? Suç işlersem ne olurmuş.
Ben bu suçu kaç kez daha işlemeye razıyım…”
“Her
şey senin suç işlemenle hallolmuyor ki! Lütfen niyetinizi bozmayın. Güzel bakın
ve güzel düşünün… Siz de bilirsiniz ki, güzel düşünen ise güzel görür…”
Ama
üzerindeki olumlu etki bir anda dağılarak, yerini sitem ve eleştiriye bıraktı.
“Çok
farklı bir insansınız. Yolunuz Akasaka’daki kulüplere uğramaz, içki içmez,
karılı-kızılı âlemlere katılmazsınız… Gördüğüm kadarıyla bir kadın düşmanı da
değilsiniz. Neden kadınlardan ateşten kaçar gibi uzak duruyorsunuz?”
“Ayumi
Hanım, harama ve günaha açılan kapıları kapalı tutmaya çalışıyorum. Eğer harama
açılan kapı açık olur ise diğerlerinin debelenip durduğu bataklıktan benim de
çıkma şansım asla olamaz… Kadın ve içki, kumar ve eğlence günaha açılan
kapılardır.”
“Bu
azmin ve kararlılığın karşısında ancak sükût edebilirim ki, ben de öyle
yapıyorum. Bir süre Tokyo’dan uzaklaştınız. Tek başınıza seyahat yaptınız. Sıkılmadınız
mı? Gerçi çok farklı bir insansınız. Siz
elbette kendinize sıkılmayı engelleyecek bir şeyler bulmuşunuzdur ya! Siz de
dikkatimi çeken bir şey oldu. Bu geziden sonra sizde çok büyük değişiklikler
olmuş… Bana karşı neredeyse yüzde yüz değiştiniz. Doğrusu merak ediyorum. Bu
gezide sizi bu kadar değiştiren ne olabilir? Sizinle birlikte bu gezide olmak
için neler vermezdim ki…”
...
Devamı Var
...
Ant-150515