1
I.
Şiir
yazar ilahlar.
Hikmet-i
ilahi!
Muhteşem
antik doruklardan bakıyor ilahi gözler;
duy
diyor,
sağır
kulaklar bile duyuyor davetkar şiirlerin sesini!
Aşk,
ıssızlığın
ortasında sese duyulan özlem kadar özleniyor.
Aşkın
kelebek kanatları kaderin gösterdiği yöne savruluyor.
Güneş'ten
başka ne aydınlatabilir içimi?
Sokak
lambaları mı?
O'nun
dönüşü mü?
Mümkün
mü?
Ne
mümkün?
Ne?
Aşk
mı?
Aşk
ne?
Yaşadığınız
absürt beraberlikler mi?...
Onlar,
abesle iştigal edilen saçma sapan aşklar...
Ne
için?
Yanımdaki
bu insan aşk mı?
Değil
mi?
Ne?
Ne
değil?
Ben
bir yaşam mıyım?
Yaşam...
Yaşamak...
Yaşamın
neresinde adımlarım?
Kapalı
kapılarla hapsedilmeden yaşamak mümkün mü hiçliği?
Hiç
bir yerinde mi?
O
halde ben de giderim işte hiç bir yere...
Hoşça
kalın!
kaderim ilahıyla baş başa, şiir yazıyorlar...
şışşşt!...
rahatsız
etmeyin!
gidin,
kuru gürültünüzü başka yerde oynayın!
II.
Odamın
her duvarını simsiyah boyadım.
Siyah
perdeler,
siyah
bir halı
ve ülkemin
geleceği kadar karanlık bir ayna...
Tüm
karanlık düşüncelerimi içime aldım.
Ve
onlarla kararttım hayatımı.
Kaç
cinayetim faili meçhul kalmışsa,
Cumhur
Başkanlığı Senfoni Orkestrası eşliğinde
huzuruma
seremoniye çıkacaklar az sonra
ve
karanlıklara sinişimi
onlar
için çektiğim vicdan azabından sanacaklar.
Bu
ketum duruşum vicdan azabından değil ki!
Yüreğimde
uçuşan kelebeklerin duygusuzluğu dünyamı karartan!
Bu
karanlık duygusuzluklarla çöküyor insan...
Artık
ağır siklet bir halter gibi kollarım
ve
Somali'li bir yoksuldan daha güçsüz.
Onları
toplamam bu bitik halimden yararlanarak,
benimle
bir an önce hesaplarını görsünler diye...
Ey,
yoldan çıkmış aşkların ilahı,
ruhumun
direncini kır artık!
Uyumak
istemiyorum ben,
sadece
ölmek istiyorum!...