V.
-----------------------------------------------------------metin
ol, annen ölmüş!...
-----------------------------------------------------------dediler,
-----------------------------------------------------------ne de kolay
söylediler!
Oturdum kaldırım kıyısına, ağladım, ağladım…
Çocuklar vardı etrafta; kartopu oynuyorlardı,
Saygıdan bıraktılar
Belki sevgilisi terk etmiştir, dedi biri
Bir diğeri, yok, dedi; hakaret etmiştir amiri…
Annelerin hiç ölmeyecekleri yaşlardaydılar henüz;
Annemin öldüğü hiç birinin aklına gelmedi…
niçin ağlıyorsun abi, diye sordu biri;
yoksa değerli bir eşyanı mı kaybettin?
annem ölmüş, dedim ona;
insan başka ne kaybedebilir ki, anneden değerli?
Gidin haydi, öpüp koklayın annelerinizi!...
Konuşamadı çocuklar, hepsi gitti….
-----------------------------------------------------------metin ol, annen
ölmüş!...
-----------------------------------------------------------dediler,
-----------------------------------------------------------ne de kolay
söylediler!
Cenazesi hemen kaldırılacakmış,
son bir kez göstermeden,
buna nasıl tahammül ederim ben?
Nasıl koştuğumu bilmeden, koştum, koştum,
yetiştim cenaze götürülmeden…
Ev, etten duvar kesilmiş,
duyan gelmiş, duyan gelmiş,
meğer seni ne çok severlermiş…
Güya erkekler ağlamaz ya,
babam somurtmuş tüm çirkinliğiyle,
sanki süt dökmüş kedi,
oysa, oysa seni en çok o üzerdi…
Zaten, yeter artık, üzme annemi,
dediğim için evden kovmuştu beni…
Annem ölmüş,
seviniyor musun baba?...
sevin, sevin,
hayat sigortaları
ölümlü ruhlar için
ölüm parası veriyorlar!
annemin ölüm parası senin...
.
Ablam kadınların arasında,
ara sıra ağıt yakıyor…
O da daha yeni bebeğini yitirmişti
Yastaydı çoktan,
dediler ki, kuşpalazından;
ama ben eminim,
babasının, zırlıyor diyerek attığı bir tokattan...
şimdi, süt dolu memeleri acıyla sızlıyor.
Yediği en son dayakta,
elinde ne varsa o da vurmuş adama,
kocaya el kalkmazmış,
kaynanası kovmuş evinden,
çocuğuna şimdi babam bakıyor.
Şeytan diyor, git bin gırtlağına şerefsizin,
ama annem,
ah garip annem,
her seferinde önümü kesmişti de, gidememiştim!
.
Küçük yeğenim nerede ki?
Ortalıkta görünmüyor,
Bir ihtimal, bir yerlerde
kurşun askerleriyle oynuyor.
-----------------------------------------------------------metin ol, annen
ölmüş!...
-----------------------------------------------------------dediler,
-----------------------------------------------------------ne de kolay
söylediler!
— nasıl ölmüş?
Dedim,
— yolda düşüp başını vurmuş,
ölümü beyin kanamasından olmuş
dediler...
ölmek, düşmek mi,
buz tutmuş yolda ayağın kayınca?
Bu kadar önemsiz mi?
Bilebilseydim seni öldüreceğini,
içimde eritirdim karları, buzları annem,
saçaklarımdan dökerdim buzdan sarkıtları
bir güneş gibi...
VI.
Canımın efendisini aldın ya benden
Tanrım, yüreğim feryat figan!
Sana kırgınlığım bu yüzden!…
Bir cenaze merasimi daha yapıldı
sokağımızda
biraz daha tenhalaştık seninle anne,
Ve hayat birden ıssız bir adaya dönüşüverdi.
Limandan kalkan bu gemi
Anneyi özlemenin ne olduğunu bilemez ki...
Anlıyorum ki, yaşamak nefes almak
değil,
senin varlığınla nefeslenmekmiş…
Varlığına doyamamışken, yokluğuna dayanamıyorum.
Sensiz tadı tuzu kalmadı, bu dünyanın
be anne!
VII.
İki bin üç senesinden beri,
tam on iki sene geçti.
Bu gün On bir Temmuz ikibin onbeş,
ben, altmış ikime girdim.
Tamı tamına babamın öldüğü yaştayım...
Çocuklar büyüdüler, üçü de aslan
gibiler,
üç torunum oldu, ikisine benim adımı verdiler.
maşallah, onlar da büyümekteler...
Kızım gene hamile, Aralık’ta bebek bekler...
Senin ölümünün
ertesi yılı emekli oldum,
hani derdim ya hep,
gidip bir deniz kıyısında yerleşeceğim diye,
öyle yaptım annem,
gelip Ayvalık’a yerleştim...
Senin mezarın olmasa
Vallahi hiç gitmeyeceğim Eskişehir’e;
Ama giderim annem,
Duramam mezarının başında Fatiha okumadan…
VIII.
Annem öldü,
acılarını yüreğinde götürdü…
onun dirençsizliği acılaraydı
ve en önemli acısı bendim.
Keşke Çankaya köşkü’nün
ya da topkapı sarayı’nın
içinde yaşatabilseydim seni annem!
ama sen,
yeryüzünde ancak yüreklerde yaşayabilirsin!
göklerde ise,
ayaklarının altındaki
cennet köşkü’nde yaşıyorsun!
Biliyorum,
şimdi cennetten bana el sallıyorsun…